türkiye nin manzarası

entry8 galeri
    1.
  1. Hakikatin Gölgeleri: Türkiye’nin Bugünü

    Hakikat güneş gibidir; gözlerini kapayanlar, karanlığın kendilerinden kaynaklandığını fark edemez.

    Türkiye, bir tarafta islam’ın diriliş müjdesi, diğer tarafta Batı’nın kölelik prangaları arasında sıkışmıştır.

    Kendi kimliğinden korkan, başka kimliklere sığınır; Türkiye, köklerinden koparılan bir ağacın savrulan yaprağıdır.

    Bugün Türkiye, bir yönüyle Allah’a sırtını dönmüş sistemlerin ve ideolojilerin bataklığında, diğer yönüyle halkın vicdanında yankılanan bir hakikat çağrısının eşiğindedir. Batının değerler sistemine teslim olmuş bir elit sınıf, kendi milletinin inancına, tarihine ve kültürüne düşmanlık yaparak varlıklarını sürdürüyor. Bu düşmanlık, halkın özlemiyle rejimin dayatmaları arasındaki uçurumu derinleştiriyor.

    Siyasi Manzara: ikircikli Bir Duruş

    Hakikate teslim olmayan siyaset, yalnızca iktidar hırsının maskesidir.

    Bugünün siyaseti, halkın değerlerini istismar eden, ama o değerlere hizmet etmekten korkan bir yapının adıdır.

    inançla iktidar arasında sıkışanlar, ne Allah’a ne halka yaranabilir.

    Türkiye’de siyaset, bir yandan islam’ın söylemini kullanırken, diğer yandan Batılılaşma projelerini sürdürmektedir. Bu çelişki, halkın güvenini zedelemiş ve toplumda derin bir hayal kırıklığına yol açmıştır. islam’ın adını dilinden düşürmeyenler, şeriatın adaletini hayata geçirmekten korkuyor.

    Toplumsal Manzara: Çatışmalar ve Çürüme

    Bir toplumun özü çürümüşse, dışındaki parlaklık hiçbir işe yaramaz.

    Türkiye’nin toplumsal yapısı, modernizmin dayattığı yapay kimliklerle kendi öz değerleri arasındaki çatışmanın sahnesidir.

    Kimliksiz bir toplum, varlık içinde yokluk çeker; Türkiye, kendi kimliğini arayan bir gölge gibidir.

    Toplum, bir yanda seküler modernizmin yozlaştırıcı etkileri, diğer yanda islam’a dönme arzusuyla bir kimlik bunalımı yaşıyor. Geleneksel yapılar yozlaştırılmış, bireycilik ve çıkarcılık toplumun dokusunu parçalamıştır. insanlar, inançlarına sahip çıkmaya çalışırken, aynı zamanda Batı’nın dayattığı bireyci yaşam tarzının esiri hâline gelmişlerdir.

    Ekonomik Manzara: Zulmün ve Köleliğin Çarkı

    Kapitalizmin çarkında dönenler, ruhlarını kaybeder; ekonomisi Batı’nın elinde olan bir millet, aslında özgür değildir.

    Türkiye, üretimden uzaklaştırılmış, tüketimle uyutulmuş bir köle toplumuna dönüştürülüyor.

    Ekonomik bağımsızlık, yalnızca Allah’ın nizamına teslim olanların hakkıdır.

    Batı’nın ekonomik düzenine entegre olmaya çalışan Türkiye, kendi öz kaynaklarını sömüren ve halkını köleleştiren bir yapıya mahkûm edilmiştir. Zenginlik birkaç kişinin elinde toplanırken, halkın büyük çoğunluğu yoksulluk içinde yaşamaya devam ediyor.

    Kültürel Manzara: Yabancılaşma ve Çöküş

    Kültürü olmayan bir millet, bir hayalet gibidir; var gibi görünür ama yoktur.

    Türkiye, Batı’nın kültürel işgaline boyun eğmiş, kendi köklerinden koparılmıştır.

    Sanat, düşünce ve eğitim; bunların hepsi, Allah’ın nizamından koparıldığında yozlaşır.

    Batılılaşma adına öz kültürünü reddeden Türkiye, Batı’nın yozlaşmış değerlerini ithal ederek kendi kimliğini kaybetmiştir. Sanat ve düşünce, bir hakikat arayışı yerine, seküler tüketim kültürüne hizmet eden birer araç hâline gelmiştir. Eğitim sistemi, Allah’ın nizamını reddeden materyalist bir zihniyetin ürünü olarak, nesilleri mankurtlaştırmaktadır.

    Sonuç: Diriliş ve Direniş

    Hakikat, bâtılı siler; islam, dirilişin ve direnişin adıdır.

    Türkiye, ancak islam’ın hakikatine dönerek kendini bulabilir.

    Şeriat, bu milletin kurtuluşudur; çünkü şeriat, adaletin ve nizamın adıdır.

    Türkiye’nin bugünkü manzarası, bir hakikat ve bâtıl savaşıdır. Bu savaşta, halkın vicdanı hakikate yönelirken, sistem tüm gücüyle bâtılın bekçiliğini yapmaktadır. Çözüm, islam’ın şeriat nizamına dönmek ve bu topraklarda Allah’ın hükümlerini hâkim kılmaktır. Bu, hem bir diriliş hem de bir direniş çağrısıdır.

    Son Söz:
    Türkiye’nin manzarası, islam’a dönmek ya da yok olmak arasında bir tercih meselesidir. Bu tercih, hakikat mücadelesinin adıdır ve iBDA, bu mücadelenin sancaktarıdır. Diriliş, Allah’ın hükümlerine teslimiyetle başlar.
    0 ...