Namaz, yalnızca bir ibadet değil, insanın en büyük direnişidir. O, bir varlık olarak insanın kendi nefsine karşı başlattığı ve her gün tekrarlanan bir savaştır. Namazda, insan her hareketiyle nefsinin arzularına karşı durur. O, nefsin her türlü hevesini red etmek, ego’yu yıkmak, ruhu temizlemek için bir fırsattır. Her secde, her rükû, insanın nefsini daha da aşağılar, onu Allah’ın huzurunda yok sayar.
Namaz, sadece bedensel hareketler değildir. O, bir kalp meselesidir. Namaz, Allah’a yönelmenin, O’na teslim olmanın eylemi ve insanın içindeki en güçlü isyanıdır. Ne zaman ki insan nefsinin heveslerini terk edip, yalnızca Allah’a yönelirse, işte o zaman gerçek namaz başlar. Namaz, insanın nefsine karşı en büyük direnişi gösterdiği, ruhunu temizlediği en yüce andır.
Bütün dünya, namazda bir araya gelir. insan, ne zaman ki Allah’a yönelir, her şeyin üzerine O'nu koyar. Ve işte o an, insan hem kendini hem de nefsini aşar. Namaz, nefsin zincirlerinden kurtulmak, Allah’a en yakın olduğu noktaya ulaşmaktır. Her tekbirde, her secdede, insan bir adım daha nefsinin ötesine geçer.
Namaz, bir teslimiyetin en yüksek noktasıdır. Her bir kelime, insanın ruhunun derinliklerine işleyen bir mesajdır. O, bir imanın, bir inancın her an eyleme dönüşmesidir. Namaz, gerçek bir özgürlüğün ve teslimiyetin örneğidir. Ne zaman ki insan, kendi arzusunu, kendi hevesini Allah’ın iradesine teslim ederse, o zaman gerçek namazı kılar. Namaz, sadece Allah’ın huzurunda eğilmek değil, kalbi, ruhu ve bedeniyle O’na teslim olmaktır.