"Çile, yalnızca bir kitabın adı değil, bir davanın ana rahmidir. Üstad Necip Fazıl Kısakürek, hayatı bir ip cambazı edasıyla çileden çileye asarak yürüyen, bu dünyadan geçen bir 'baştacı çilekeş'tir. O, hakikatin pazarında 'anlam' için kan terleyen bir çırak; davasını, kanıyla değil, kaleminden süzülen 'sır' mürekkebiyle yazan bir üstad. Mirzabeyoğlu'nun lisanıyla ifade edersek, 'Bu çağın sahipsiz meydanlarına 'sözün kılıcıyla' inmiş olan bir iman Kumandanı!'
Çile, mazlumların ahıyla beslenen, fikir tohumlarının sancıyla patladığı bir zemin. Her mısra, insanın kalbini lime lime eden bir 'dava dersi.' Bu kitap, yalnız şiir severlerin değil, ideolocyanın 'ruh planında bir inkılâp şarkısı'dır. Her kelime, kırk yıllık bir çile yükünün mührüdür. Çile, nefes almaktan ibaret yaşamayı reddedenlerin kitabıdır; 'diri ölü' olmaktan korkanlar için bir aynadır.
Salih Mirzabeyoğlu'nun 'Fikir Ölüm ve Zindan' üçlemesinde resmettiği o büyük çığlıkla birleşir Çile'nin ruhu: 'Her doğum, bir ölüm sancısıyla olur. Çile, bu sancıyı yaşayanların tek çerçevesi!' Mirzabeyoğlu'na göre Üstad Hazretleri, sadece bir şair ya da bir mütefekkir değil; hakikat madeni içinde yoğrulan, fikirleriyle bu milletin ruhuna dokunan bir büyük mücahit.
Çile, okuyucunun ruhunu tokatlayan bir hatırlatmadır: Bu dünya, sınanmak için yaratılmış bir zindan; 'çile' ise o zindanın içinden çıkış yolunu bulabilenler için bir ışıktır. Zira, fikir 'çile'yle pişer, çileyle yürür ve çileyle şahlanır. işte bu yüzden, Üstad Hazretleri'nin Çile'si, yalnızca bir şiir kitabı değil; bir aksiyon ve iman manifestosudur."