konu hakkında söylenecek tek söz "yazık" olmalı.
gerçekten, böyle davranan birkaç kişiye canlı olarak yaşamış-bire bir denk gelmiştim.
biri milletvekili, biri belediye başkanı, biri şirkette icra kurulunda, birkaç da kendine sanatçı diyen kişiydi.
o an bu tip insanlara kızmak nedense aklıma gelmedi (şimdi de öyle) gerçekten de hissettiğim his kızgınlık sinir değildi. neden ise acıma duygusu içimde hakimdi. bu insanlar bağırıp çağırdığında, etrafa tehdit aşağılama yaptığında, makamını parasını şöhretini gözümüze soktuğunda bu insanlar benim gözümde yuvasından düşen kuş, annesi terk etmiş kedi yavrusunun çığlık atması gibi görünüyor. bu insanlara acıyorum.
bu insanlar ömür boyu elde etmek istediği, sahip olduğu şeylerin kölesi olmuş. para makam şöhret onlara hapishane olmuş, ellerinde olan güç boğazında bileğinde ayağında demir pranga olmuş.
denizin ortasında susuzluktan ölmek gibi...
bizlere aslında sahip olduğu köleliği kusuyorlar. biri bana "seni paramla satın alırım" dediğinde kendisinin satılmışlığını görüyorum.
paraya makama şöhrete güce olan esaretini benim üzerime yıkıp bana ceza vermeye kalkıyor.
aslında iç dünyasında yaşadığı esaretin ve yokluğun çığlığını duyuyorum.
tıpkı rahmetli sakıp sabancının dediği gibi "şimdi otomobil yapıyorum, üretiyorum. bırakın otomobil üretmeyi dünyada üretilen her lüks otomobilden her yeni çıkan modelinden 1'er tane alıp kendime yüzlerce binlerce lüks otomobil koleksiyonu yaparım. sabah başka, öğlen başka, akşam başka lüks otomobile binebilirim. tüm bunların anlamı benim için yok, benim için bunlar değersiz bile, çünkü; baba bana bir otomobil al diyecek oğlum yatalak ve mamayla besleniyor" demişti.
bu insanlar nasıl hayat yaşıyor biliyor musunuz?
bu insanların davranışına kızıyorsunuz ama bir de bu insanların yanında olan aile ve arkadaş akrabalarını düşünün. onlar neler yaşıyor, bu insanlar iç dünyalarında neler yaşıyor düşünün.
neyin patlaması bu?
bunun için bu insanlara kızamıyorum, sadece acıyorum.