ikinci oykusu "son bir çay" dan kesitler paylasacagım kitap bu aksam:
o koskoca adam, bacaklarını karnına cekip kucuk bir cocuk gibi kıvrılmıs.. hayatın yan yana getirmesi gereken son 2 kisi olarak yan yana ve cıplagız.
elimi tutuyor. "evlen benimle" diyor.
annesini taze kaybetmis bir adamın hızı basımı donduruyor..
"ben artık gitsem iyi olacak.. sen de yat uyu, uzun bir gundu"
"burada uyu bu gece. sabah kahvaltı yaparız."
ben icinde bulundugumuz mantıksız duruma dair mantıklı bir acıklama bulmaya calısırken "neden optun beni?" diye soruyor.
"ickiden" diye cevap veriyorum cabucak.
sesi cıkmayınca yalanımı kopurtuyorum: -hepimiz yapmısızdır pişman olacagımız seyler.
"seninle evlenemem selim. daha once denedik. olmadı"
gozlerini kaldırıp bana bakıyor. icindeki fırtına gozlerinde.
"caydanlıgın altını kapamadan son bir cay da icmeyelim mi?" diyor.
-seninle evlenmeyecegim, biliyorsun degil mi?
-biliyorum.
-bu gece burada kalacagım ama seni bir daha opmeyecgim, biliyorsun, degil mi?
-evet, onu da biliyorum.
prenses leia yıllar sonra duvardan yine bize bakıyor.
-guzel kadın su leila, diyorum.
-cok
-hic yaslanmıyor.
-ölmüyor da. herkes gider leia kalır. o yarı yolda bırakmaz.
-ben seni yarı yolda bırakmadım ki selim, yol bitti.
-cok sevdim ben seni.
-ben de. sevmesem nasıl..
gulumsuyor. bugun ilk defa gulumserken goruyorum.
-ben biraz korkuyorum galiba, diyor.
-korkma, evindesin.
-ne yapacagım? insan nasıl en bastan baslar?
-bulacaksın bir yolunu, artık ozgursun.
karanlıkta gulumsedigini hayal ediyorum.
bir seyler hizalanıyor o an, tık yerine oturuyor.