Biz küçükken bizden büyük abiler bizi tokatlaya tokatlaya Çoruh nehrine atardı. Çoruh nehri Türkiye’nin debisi en yüksek nehridir. Suya düşer düşmez bir tokatta sudan yer yetmezmiş gibi bir de o ivmeyle son sürat bir kayaya yapışırdık. Bayılacak derecede boğulur gibi olunca atlayıp çıkartırlardı. Bol Alüvyollü çamurlu bi su kusardık.
Bu tekrar tekrar devam ederdi. Ta ki karşı kıyıya geçmeyi öğrenene kadar! Kimse nefesini tut kolunu böyle çırp bacağını şöyle salla diye öğretmezdi de!
Sonra suyun içinde gözümüzü açmayı öğrendik, sonra alabalık yuvalarını, çıplak elle tuttuğumuz alabalıklar en lezzetlileriydi!
Şimdi iyi yüzüyorum, denizin ortasına at boğulmam bacak bacak üstüne atar güneşlenirim ama yüzmeyi kendim öğrendiğimden biraz lambur lumbur yüzüyorum, he bazıları şiir gibi yüzüyor ama olsun! Şavşat’ta yüzme kursu vardı da biz mi gitmedik!