sonuna kadar beni gerçekten de kendine bağlayabilmiş lakin sonu hiç mi hiç olmamış film.. sonu başka türlü olsaymış 10 üzerinden en az 7.5 alacakken sonu ve hikayedeki aksaklıkları ile ne yazık ki puan kaybetmekte..
akla takılan ufak tefek gibi görünen ama bence önemli detaylar ise;
- bu dona denen kız yarı italyan yarı türk ve 7 yıldır türkiye'ye adım atmamıştır.. e peki nasıl bu kadar güzel ve teklemeden türkçe bir o kadar da vasat bir şekilde italyanca konuşabilmektedir?
- filmin aslında film olmasını sağlayan hazan'ın babasına noldu? adama naptılar? nereye kayboldu?
- hazan'ın annesi neden aranıyordu? hiç ipucu verilmedi ve zaten kadın sonunda gemiye binip giti.. ama neden kaçmak ve kızını bırakmak zorundaydı?
- saffet'le dona neden yarım kaldı? tam bir aşk filizleniyordu neden yarım bırakıldı? darbe zamanı diye insanlar aşık olamazlar mı?
- ve bana göre en can alıcı kısım olan çocukların havaalanından kaçışları nasıl sağlandı? tamam diğer kafilenin pasaportlarını aşırdılar lakin bu evraklarda hiç mi isim yazmaz? veyahutta uçağa binenlere pasaportla birlikte kimlik falan sorulmaz mı?
bütün bunların dışında gerçekten de tüylerimin diken diken olduğu, gözlerimin dolduğu sahneler vardı filmde.. lokman'ın mehtap'a olan aşkı, o ortamda büyüyen çocukların saf ve tertemiz olmaları, olmak zorunda kalmaları, sağı, solu, ortası, liberali fark etmez; sırf düşündü diye işkenceye maruz kalan insanları anlatması, onların onurlu mücadeleleri izlenmeye değer yerlerden.. ama en vurucusu belki de dona ve hatice'nin bahçede konuştukları ve kanı donduran sahne;
dona: sen şimdi katiline mi bakıyorsun?
hatice: oğluma bakıyorum..
filmin lokomotifi demet akbağ'dır.. enfes, mükemmel, harika oynamıştır.. hoş bir şey değil belki ama küfür bir insana bu kadar mı yakışır? böyle mi o.ospu rolü yapılır? saygıyla eğiliyorum önünde.. ama benim favorim yine de altan erkekli.. öylesine naif öylesine ince öylesine beyefendi ki; daha çok film çeksin, hep film çeksin..
dona'nın hazan'a italyanca öğretmeye çalıştığı lakin hayati ve sakıp tarafından dumurlara uğraduğı sahne ise mükemmeldir..
hayati: come stai sakıp? çoluk çocuk nasıl?
sakıp: iyiler be nolsun? ellerinden öperler..