benim hırçın prensesim ( ona bu şekilde hitap ederdim) , primadonna'm (ona bu şekilde hitap etmemi isterdi) ....
ilk tanıştığımızda senden nefret etmiştim. o dik başlı tavırların , herkese sataşmaların , egon ve hırçınlığın... herhalde dünyada ikimiz kalsak tek kelime etmem , yüzüne dahi bakmam diye düşünürdüm.
sonra bir şeyler oldu ... bir bağ hissettim seninle. sen farklı bir kızdın. bambaşka bir dünyan vardı. duvarların vardı. herkesten sakladığın " başka bir samira " vardı. bunu bana kısa süre içerisinde göstermeye değer gördün. seninle arkadaş olduk. ilk zamanlar çok şaşırıyorum bu duruma , ama sonrasında günlerce konuştuk , ilaç gibiydin.
seni o kadar seviyordum , o kadar benimsiyordum ki ; yaptığın her şeye bayılıyordum (fazla belaltı küfüre vurmasan kavgalarına bile * . çok zeki bir kızdın sen , bir o kadar da duygusal.
ben zerre ihtimal vermedim gideceğine. gibson'dan haberi aldığımda bile bir tarafım endişelenirken bir tarafım o kadar rahattı ki ' sen samiramdın ya , benim hırçın prensesimdin.' çıkacaktın o ameliyattan , kavga edecektim seninle neredesin kızım diye...
sen samiram'dın
sen çok farklı bir kızdın. her fırtınaya karşı dimdik açan çöldeki bir gül gibiydin , dikenlerin vardı . her sert rüzgar estiğinde dökülmeye hazır yaprakların vardı... ama o kadar hırçın ve bir o kadar da ürkektin ki kimsenin bunları görmesine izin vermedin. çünkü sen samiram'dın " benim hırçın prensesim" ... ama ben senin her yanını keşfettim çiçeğim. aramızda asla anlam veremediğim bir bağ vardı ve benim seni keşfetmeme izin verdin... rüzgar estiğinde savrulan yapraklarını da gördüm , ürktüğünde batmaya hazır dikenlerini de.
nasıl gittin hala aklım almıyor , kalbim o kadar kırık, içim o kadar buruk ki ... gittiğin yerde umarım çok mutlusundur samira'm. seni çok ama çok seviyorum kardeşim. huzur içinde uyu...