maço denebilecek bir erkek olan amerikalı jack'le, olabildiğince rahat fransız hatun marion'un komik ve olabildiğince gerçek ilişkisinin anlatıldığı, izlemekten asla pişman olmayacağınız bir 1,5 saat vaat eden şahane romantik komedi. izlediğim romantik komedi listesinde ilk 10'a koydum bile bu filmi. bir kere diyaloglar çok yerinde ve komik. olay örgüsü, kadın-erkek ilişkisi olabildiğince gerçek ele alınmış. şimdi spoilerlı bölüme geçmek istiyorum.
marion hem yalancı (kendine göre haklı nedenleri de olsa yalancı işte) hem de çok çapkın bir kadın. gerçi ona çapkın denmez de neyse! * jack'in paranoyak hareketlerine hak vermeden edemiyor insan. jack de zaten maço sayılır. ama dilini bilmediği bir ülkede kendini iyi yansıtamıyor. birde adım başı karşılaştıkları marion'un eski sevgilileri veya birkaç defa cinsel ilişki yaşadığı adamları gördükçe; jack, marion'un tam bir sürtük olduğuna karar verir. bazı gördüğü mesajlar da işin tuzu biberi olur. o mesajlar da yenir yutulur cinsten değildi tabii. müstehcen diyaloglar var. ama cidden komik olmuş bunlar.
jack: hani sadece ağzına almıştın! düpedüz yatmışsın adamla!
marion: yoo hayır.. yani tam olarak değil!
jack: ne? tam olarak ne? ucundan mı yattın?!
-balonlu resim kısmı süperdi. jack, marion'u gebertecek zannettim ama daha ılımlı yaklaştı. *
-adam goldberg filmi komik hale getirme görevini sırtlamıştı. erkeklerin o kıskançlık triplerini harika bir şekilde canlandırmış. özellikle trende, marion'a sarkan herife bakışları, partide marion'un eski sevgilisine verdiği ayar, marion'un lensini takmaya gittiğini görüp diğer 2 herifinde onun arkasından gittiğini sanması vs.. süperdi.
en iyi ve benim kopmama sebep olan diyalogları da yatak sahnelerindeki konuşmalarıydı;
jack: bak gördün mü işte bundan bahsediyordum!
marion: ne? üste geçmeye çalışıyorum.
jack: farkındayım!
marion: izin vermiyosuuun..
jack: sürekli üstte olmak istiyorsun.
marion: ne demek sürekli üstte olmak istiyosun. öylesi hoşuma gidiyor.
jack: senin hoşuna gidiyo olabilir ama burda bende varım! canlı bi vibratör diilim ben!
marion: diil misin?
jack: hep kadınların nesneleştirildiği, seks objesi haline geldiği, bebek yapma makinesi ya da et olarak algılandıkları söyleniyor. et olarak algılanan aslında erkekler! bu doğru. her şey kadının orgazmına indirgenmiş durumda. kadın için hangisi iyi, bi sürü böyle şeyler.. bunun iki taraflı olması gerekir, karşılıklı fedakarlık olmalı.
marion: senin adına çok üzüldüm! erkek olmak çok zor olmalı. nesneleştirilmek, kullanılmak.. insan hakları örgütüne başvur hatta. neyse canım istemiyor artık!
jack: hayır! hayır! hayır!
marion: hayır artık yapamam!
jack: hadi arkadan yapalım
marion: hayır hayır! üste çıkmak istedim ve sen beni... çok incindim tamam mı? reddedildim! bu, bi kadın için ne demek biliyo musun? bitti artık.. yemek bile yemeyebilirim. blumik ya da anoreksik olabilirim.
jack: aa hayır hayır! yapma tatlım!
marion: beni rahat bırak taam mı?
jack: hadi tatlım yeniden kaldığımız yerden devam edebiliriz.
marion: kim tadımızı kaçırdı?
jack: sürekli üstümdeydin! ağırlığından altıma sıçarken üstümde mi zıplayacaktın?
marion: bi daha sıçma lafını duymak istemiorum lütfen!
oyunculuklar şahane, adam goldberg'e öldüm zaten. julie delpy de harikaydı. izlemeyenler kesinlikle izlesinler. sıkılmayacağınızın garantisini veriyorum. film hakkındaki yazımı, yine filmin sonunda geçen sözleri alıntılayarak bitirmek istiyorum.
"hayatta bir an gelir ve bir ayrılık daha kaldıramayacağınızı hissedersiniz.. ve o kişi çoğu zaman sizi kıl etse de onsuz yaşayamayacağınızı anlarsınız.. ve o kişi her sabah yüzünüze hapşırarak sizi uyandırsa da, onun hapşırıklarını, başka herhangi birinin öpücüklerinden daha çok sevebilirsiniz."
çok güzeldi çok.. hadi izleyin ne duruyorsunuz? izleyince, hapşırıklarıyla sevilecek biri istiyorsunuz hayatınızda. öyle bir film işte. *