yaşamın en güzel vakti geceye, bilinmezliğe, biraz babama…
küfre düştüğüm oldu, hatalarım uzun da sürse virajı sert döndüm. bazen sesim kısılana kadar allahım diye haykırdım, bazen payıma düşeni kabul ederek beddua ettim. bazen uzun uzun başımı yukarı kaldırıp fısıltıyla yalvardım. bazen elimi utançla açıp istedikçe istedim. bazen haya ettim yine de istedim. yüreğim dağlandıkça öfkem arttı, isyan ettim ama aklımı başıma toplayabildiğikçe zikrettim, yüreğimi terbiye etmeye çabaladım. belki yapabildim belki yapamadım… her şeyin sonucunda kendimce diyebildiğim tek şey, iyi ki hesap günü var.
salı günü cenaze kaldırdık, gömdük, babam bir başına kaldı mezar başında. onu o halde görene kadar ölümün hakkaniyeti ve zamanına yaptığım haksızlığı düşündüm sadece canımı da sıkmadım hiç ama onu o halde görünce gözlerim doldu. benim gözlerim yüreğim esinti alınca hemen dolar zaten kor bir yürek taşıyorum. hepimiz kimsesiz kalmayacak mıyız baba? hangimiz hep kalabalık hissettik hayatımızda? hiç of demedim sana hiç derdimi açmadım, baktım başımın çaresine. eminim artık başımı da avuçlarımı da yukarı döndürüyorum sadece. böylesi güzel baba. huzurlu böylesi. sen de düşünme, hep üzerine düşeni yapıp bir kenara kaçtın zaten en azından vicdanın rahat. mezarlıktan çıkınca arkanı dönüp, artık uyuyabilirsin dedin ya sen de uyu artık. uyanabiliyorken uyu.