Yurtdisinda yetistiyseniz, ve türk edebiyatiyla, kitaplariyla vesaire buyumediyseniz kavramasi cok zor gelendir. Türkce romanlar okumak alisik oldugunuz bir sey degilse inanilmaz yorucu oluyor. Daha dogrusu surekli kafamda su sekil sorular sorarken buluyorum kendimi, bilhassa kitap yabanci dilden türkceye cevirilmisse: “neden bunu bu sekilde ifade etmeyi tercih etmis ki, nedenn yani!?” Su satirlara bakin mesela, elena ferrante’nin napoli romanlarından birinin turkce cevirisinden alintidir:
nino’nun gelenekten gelmiyor olmasının anlamı nedir? o bana alaycı bakışlarla baktı; “hiç kimse olduğudur. ve hiç kimse olan insan için biri olabilmek her şeyden önemlidir”.
“o bana alaycı bakışlarla bakti”’daki “o”yu kaldirsak ne olurdu ki? Zaten cinsiyet belirtmiyor “o” türkcede. Sonra o ilk cümlenin yapisi? Yok ben ugrasamam. Türk edebiyatiyla yogurulmamis insanin kafasi basamaz. Bi roman okuyup kafami dagitayim derken deli olursun. 1 saatte 1 sayfayi anca kavrarsin.
Daha once türkce kitaplar okudum elbette. ama okudugum türkce roman sayisi iki elin parmagini gecmez. Kitapligimda zeki kayahan coşkun’un kitaplari, kafkasya’yla ilgili bir kac tane tarih ve siir kitabi, bir de alacakaranlik serisi var sadece türkce olarak.