sağlıklı beslenme

entry45 galeri
    45.
  1. Yazacaklarım aslında genel ve bilindik şeyler ama insanlar günümüzde bilgiye ulaşamadığı için değil çok fazla bilgi bombardımanına maruz kaldığı için kafaları karışıyor ve doğruluğu ispatlanmış bilgileri de göremez hale geliyorlar. Bilginin çokluğu ve bazı konularda ki uzmanların fikirlerinin farklılığı insanların kafalarının fazlası ile karışmasına sebep oluyor. Yani ortada sağlıklı beslenme konusunda pek çok bilimsel bilgi ve teori var ama insanların kafası yine de karışık.

    Ayrıca önceden mutlaka belirtmeliyim ki sağlıklı insanlara iyi gelen beslenme programları herhangi bir organ ya da endokrin sisteminin farklı ya da yetersiz çalıştığı durumlarda ilgili kişiye iyi gelmeyebilir. Bu yüzden önceliğiniz mutlaka doktorunuzun ya da diyetisyeninizin söylediği şekilde ilerlemek olsun. Okuyun, araştırın ve tek bir kaynaktan edindiğiniz bilgi ile yetinmeyin.

    Ben doğru bildiklerimi yazdım ama doktor ya da diyetisyen onayı olmadan bu beslenme programına başlamanızı tavsiye etmiyorum çünkü sağlık durumunuzu tam olarak bilmiyorum. Doktorunuz onaylarsa ve kendinizde yeterli motivasyonu görüyorsanız yazdıklarımı deneyebilirsin. Benim yazacaklarım bildiğim ve deneyimlediğim doğrulardır ama her insanın bedeni ve bünyesi farklıdır. O yüzden bir şeyi uygulamadan önce kendinize uygun mu, değil mi diye on defa düşünün sonra kararınızı verin.

    Öncelikle sigara, alkol, gazlı içecekler, enerji içecekleri, meyve suları ve tüm katkı maddesi içeren paketlenmiş (ambalajlı) gıdalardan uzak durmanızı tavsiye ederim. Sadece paketlenmiş abur cubur gıdalardan bahsetmiyorum koruyucu, boyar madde, aroma verici, kıvam arttırıcı gibi katkı maddelerini içeren ambalajlı tüm içecek ve yiyeceklerden uzak durmanızı tavsiye ederim. Sofra şekeri dahil olmak üzere tüm şeker türlerinin ve şeker eklenmiş tüm içeceklerin ve yiyeceklerin beslenmenizde yeri yoktur, hiçbir şekilde tüketilmemelidir.

    Hamur işlerinden, ekmekten, pastane ürünlerinden uzak durmalısınız.

    Mayonez, ketçap gibi tüm soslar yasaktır.

    Bunların insan vücuduna hiçbir faydası yoktur hatta fazlasıyla zararı vardır.

    Yemek saatleriniz düzenli olmalı. Yemeğini her gün düzenli şekilde aynı saatte bir, iki ya da üç öğün olarak yemelisiniz, öğün sayınıza durumunuzu değerlendirip doktorunuz ya da siz karar vereceksiniz. Ve öğün haricin de arada başka bir şey atıştırmamalısınız. Bunun istisnası su olabilir, su için herhangi bir kısıtlama yok.

    Serbest olan besinler;

    Su, zeytinyağı, sebzeler, kuruyemişler ve baklagiller.

    Sebze türlerinin yiyebildiğiniz kadarıyla tamamını tavsiye ederim.
    Kuruyemişlerden ise en çok ceviz ve bademi tavsiye ederim. Ayrıca şunu söyleyeyim alacağın kuruyemişler mutlaka kabuklu ve işlenmemiş olmalı yani tuzlu, soslu ya da kavrulmuş kuruyemiş olmayacak. Kabuklarını kendin kırıp öyle yiyeceksin. Ceviz ya da fındık kırıcı oldukça basit ve ucuz bir alet ve büyük marketlerde satılıyor.
    Baklagiller genel olarak çok besleyici lif, protein ve aminoasit zengini çok sağlıklı gıdalardır. Baklagiller arasından özellikle mercimeği tavsiye ederim besin değeri ete çok yakındır.

    Tehlikeli besinler;

    Şimdi bu besinleri neden serbest olan yiyecek ve içecekler kısmına almadım ya da neden tehlikeli görüyorum size onu izah edeceğim.

    1. derece tehlikeli olan besin grubu hayvan etleridir. Et sindirim sistemi için son derece yorucu bir gıdadır. Vücut eti sindirmeye çalışırken karaciğer ve böbrekler üzerine yük biner. Ayrıca tıbbın şu an ulaştığı aşama bize şunu gösteriyor; ‘’ ne kadar et o kadar kanser ‘’. Yani demek istediğim pek çok kanser türü ile et tüketimi arasında doğrudan ilişki var. Ama aynı zamanda vücudun en temel ihtiyaçlarından olan B12 vitaminini ve demiri alabildiğimiz en verimli kaynakta yine et. Dikkatli tüketmemiz gerekli.

    Hangi et çeşidi olursa olsun bir eti eğer ızgara ya da mangal yaparak pişiriyorsak çok lezzetli olsa da o et artık kanserojendir. Kızartma da çok tehlikelidir. Pişirme şekilleri arasında diğer yöntemlere göre en masumları haşlama ya da fırındır.

    Et ve et ürünleri arasın da tehlike sıralaması yapacak olursak en tehlikelileri salam, sosis, sucuk gibi işlenmiş etlerdir. ikinci tehlikeli et kırmızı ettir. Üçüncü tehlikeli et tavuk eti, dördüncü tehlikeli et hindi eti, en tehlikesizi ve faydalısı ise temiz denizde avlanmış ağır metal içermeyen balıklardır. Ancak bu balıkların kanserojen maddelerin oluşumuna sebep olmayacak bir pişirme yöntemi kullanılarak pişirilmesi önemlidir.

    Eğer olası zararlarından dolayı et tüketmemeye karar verirseniz et yemek yerine yumurta tüketebilirsiniz. Yumurta çok kuvvetli bir besindir bir insan için gerekli olan protein vitamin, mineral ve aminoasitlerin neredeyse tamamını içerir. Çok iyi ve kaliteli bir protein kaynağıdır vücut yumurtadan alınan proteinin neredeyse tamamını kullanabilir. Ancak tek ama en önemli dezavantajı hayvansal bir gıda olup çok yüksek kolesterol içermesidir. Bilim adamları yumurta konusunda bir türlü karar veremiyorlar ancak kalp damar hastalığı olanların mutlaka dikkatli tüketmesi gerektiği konusunda hemfikirler.

    2. derece tehlikeli olan besin grubu tahıllar ve patatestir. Tahıllara örnek olarak bulgur ve pirinci sayabilirim. Tahıllar yüksek glüten ve karbonhidrat içeriklerinden dolayı tehlikeliler listesindedir. Patates bir tahıl değildir ama ister kızartması ister haşlaması yapılsın içerdiği yüksek nişasta oranından dolayı yüksek karbonhidrat ve kalori içerir. Yüksek karbonhidrat içeren gıdaları tükettiğimiz de üzerine bir de aldığımız kaloriyi yakmıyorsak zamanla bir bağımlılık ve sonrasında da şeker hastalığı gibi metabolik hastalıklar gelişir. Bu grupta ki gıdalar arasında en masumu ise şekeri daha yavaş yükselttiği için bulgurdur. Ama yine de yakmıyorsak / harcamıyorsak fazladan karbonhidrat almamalıyız bulgur daha masum olsa da ihtiyacımız yoksa aldığımız enerjiyi harcamayacaksak onu da yememeliyiz. Gluten konusundan uzak durmak isterseniz tahıllara benzer taneleri olan karabuğday / greçka denilen ve glüten içermeyen bir bitkinin pilavını yapabilirsin ama yine de her halükârda glütensizde olsa gereksiz karbonhidrat almamalısınız.

    3. derece tehlikeli gıda grubumuz meyvelerdir. Meyveler yüksek miktarlarda vitamin ve mineral içeriyor olsalar da aynı zamanda çok yüksek oranda şeker içerirler. Meyve şekeri früktozdur ve früktoz vücuda girdiğin de karaciğer vücudu korumak için onu hemen yağa dönüştürüp paketler. Meyvelerden alınan früktoz eğer yakılmıyorsa maalesef karaciğer yağlanmasına ve şeker hastalığına sebep olur. Meyve tüketimini tavsiye etmiyorum çünkü meyvelerde ki tüm vitamin ve mineraller zaten taze sezeler de mevcut. Yeterince sebze tüketirseniz vitamin mineral yönünden bir eksiklik yaşamamanız gerekli.

    4. derece tehlikeli gıda grubumuz süt ve süt ürünleri. Sütü direkt tüketmenizi asla tavsiye etmem. insan türü belirli bir yaştan sonra sütü sindirebilecek enzimlerini kaybediyor ve yetişkin insanlar süt içtiğinde sindirim problemleri yaşıyorlar. Ayrıca yakın zamanda yapılan bir araştırma da sütün içinde vücut içerisinde ortaya çıkabilecek kanserli hücrelerin büyümesine neden olabilecek bir faktör bulundu. Peyniri de tavsiye etmem çünkü vücutta asidoza neden oluyor. Bir hassasiyetiniz yoksa süt ürünleri arasında tavsiye edebileceğim tek ürün doğal ev yoğurdudur.

    Tüketimini tehlikeliler sınıfına alsam da süt ve süt ürünleri arasında eğer hassasiyetiniz yoksa evde yapılmış doğal yoğurdu tüketebileceğinizi belirtmiştim yine ihtiyaç dâhilin de belki lor peynirini de tüketebilirsiniz tadı tuzu yoktur ama diğer süt ürünlerine göre daha az zararlı ve daha faydalıdır. Bu peynir kas yapımını ve tamirini destekler. Ancak hassasiyetiniz varsa zarar görmemek için yoğurdu ya da lor peynirini de yememelisiniz.

    5. derece tehlikeli gıda grubumuz ise bitki çaylarıdır. Çok farklı etkiler gösteren çeşitli bitki çayları vardır. Bildiğiniz gibi bazı bitki çayları yeterli oranda / dozda ve sürede tüketildiğinde bazı hastalıkların tedavisine destek olabilmektedir, yani insan sağlığı için faydalıdır. Bu bitki çayları sıcak suda bekletildiklerinde suya bazı aktif bileşikler bırakırlar ve bunu içtiğinizde karaciğeriniz ve böbrekleriniz bu maddelerin bazılarını vücut için kullanmak için bazılarını da vücuttan uzaklaştırmak yani atmak için yoğun bir şekilde çalışmaya başlarlar, yani bitki çayları karaciğeriniz ve böbreğiniz için bir yük / stres oluşturabilirler. Dünya üzerinde her yıl binlerce insan bitkilerin yanlış tüketiminden dolayı karaciğer ya da böbreklerini kaybediyorlar ya da ağır hasara uğratıyorlar. Bitkilerin veya bitki çaylarının yanlış kullanımından dolayı her yıl Dünyada on binlerce kişi ölüyor. Bitki çayları sizin için masum olmayabilirler, ne şekilde etki göstereceğini bilmediğiniz bir bitki çayını mümkünse tüketmemelisiniz.

    6. Derece tehlikeli; Tuz kullanımı konusunda da dikkatli olunması gereklidir. Fazladan kullanılan tuz ya da çok tuzlu besinler böbreklere ekstra yük getirir ve bu durum böbreklerinize zaman içerisinde hasar verip hayatınızın ilerleyen yıllarında diyalize girmenize sebep olabilir.

    Son olarak yazacağım şunlardır; benim yazdıklarım değil doktorunuzun tavsiyeleri önemlidir. Sizin durumunuzu tam olarak bilemiyorum, benim kendi uyguladığım ve fayda gördüğüm beslenme programı belki sizin için uygun olmayabilir. Çünkü günlük tükettiğiniz karbonhidratı oldukça kısıtladım. Böyle beslenmek beni halsiz düşürmez ama sizi farklı etkileyebilir ve vücudunuz farklı tepkiler verebilir. Şekerinizin ani yükselmesi kadar çok fazla düşmesi de bazı durumlarda size zarar verebilir. Ama doktorunuza danışırsanız ve yazdıklarımı uygulayabileceğinizi söylerse o zaman artık gönül rahatlığı ile bu beslenme programını uygulayabilirsiniz.

    Bu beslenme programını uyguladığında ilk günler ya da haftalar keyifsiz hissedebilirsiniz ve enerjiniz düşük olabilir ama zamanla vücut bu yeni duruma alışacak keyfiniz ve enerjiniz yavaş yavaş geri gelecektir.

    Bazen bazı çevresel, sosyal şartlar elimizi kolumuzu bağlar. Çalışan çoğu insan için bazı alışkanlıkları aniden değiştirmek zordur. Çünkü insanın zihinsel ve fiziksel olarak yeni duruma alışacak zamana ihtiyacı olur ama iş ve diğer sorumluluklar beklemez. Burada iş sizin zekânıza ve yaratıcılığınıza kalıyor. insan türünün hayatta kalmasını sağlayan en büyük özelliklerinden birisi adaptasyon yeteneğidir. Yani bu yazdıklarım doğru olsa da belki çevresel ve sosyal şartlardan dolayı yüzde yüz uygulayamayacaksınız o zaman içinde bulunduğunuz duruma ve şartlara göre uyabileceğiniz kadar kısmını uygularsınız. Sonra yavaş yavaş zihinsel ve fiziksel olarak alıştıkça eksik uyguladığınız kısımları tamamlarsınız.
    1 ...