günün şiiri

entry3078 galeri video20 ses2
    3058.
  1. Senin Korkuların Benim inceliğim
    *

    -

    Ayrılık ne biliyor musun?

    Ne araya yolların girmesi,

    Ne kapanan kapılar,

    Ne yıldız kayması gecede,

    Ne ceplerde tren tarifesi,

    Ne de turna katarı gökte.



    insanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık!



    ipi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini,

    Birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine.

    Ardında dünyalar ışıyan camlar dururken,

    Duvarlara dalıp dalıp gitmesi.

    Türküsünü söyleyecek kimsesi kalmamak ayrılık.



    Ödünç sesle konuşan bir kalabalık içinde

    Kendi sesiyle silinmek.

    Birdenbire büyümesi

    Gülüşü artık yaprak kıpırdatmayan bir çocuğun.

    insanın yaşlandıkça kendi kuyusuna düşmesi

    Bir kadının yatağına uzanan kül bağlamış bir gövde.

    Saçına rüzgar,

    Sesine ışık düşürememek kimsenin.

    Parmaklarını sözüne pınar edememek

    Uzaklarda bir adamın üşümesi

    Bir kadın dağlara daldıkça.

    Işıklı vitrinlere bakmadan geçmek çarşılardan

    Çiçekçilerden uzağa düşmesi insanın yolunun.

    Evlerle sokaklar arasında bir ayrım kalmaması

    Ayrılık yağmurdan vazgeçiş, sudan üşüme

    Yalnızca gölge vermesi ağaçların

    iyiliğin küfre dönmesi ayrılık.

    Güneşin bir ceza gibi doğması dünyaya

    Başını alıp gitmek gibi bir geri dönüş

    iki adımından birisi insanın, sevincin kundakçısı,

    Hüznün arması, süren korkusu inceliğin.



    Ayrılık, o küçük ölüm!

    Usta dokunuşlarla bizi büyük ölüme hazırlayan.



    ***

    Şimdi anlıyor musun

    Gidişinin neden ayrılık olmadığını,

    Bir yaprak düşmesi kadar ancak,

    Acısı ve ağırlığı olduğunu.

    Bir toplama işleminin

    Sonucunu yazmak gibi bir değer taşıdığını.

    Boşluğa bir boşluk katmadığını,

    Kar yağdırmadığını yaz ortasında....



    ***

    Ayrılık, o köpüklü öpüşlerin ardından

    Kalkıp ağzını yıkadığında başlamıştı.

    Ben bulutları gösterirken,

    “Bulmacanın beş harfli bir yemek sorusuna”

    Yanıt aramanla halkalanmış,

    “Aşkın şarabının ağzını açtım,

    Yar yüzünden içti murt bende kaldı”

    Türküsü tenimde düğümlenirken,

    Odadan çıkışınla yolunu tutmuş,

    Dağlarda öldürülen çocukların

    Fotoğraflarını kenara itip,

    “Bu eteğin üstüne bu bluz yakıştı mı?”

    Dediğinde varacağı yere varmıştı çoktan.



    ****

    Ne mi yapacağım bundan sonra?



    Ayak izlerimi silmek için

    Sana gelen yolları tersinden yürüyeceğim önce.

    Şiir okumayacağım bir süre,

    Hediyelik eşya satan dükkanların

    Önünden geçmeyeceğim.

    Senin için biriktirdiğim yağmur suyunu,

    Bir gül ağacının dibine dökeceğim.

    Yeni bir yanlışlık yapmamak için

    Telefonlara çıkmayacağım

    Ardı kuş resimli aynalar

    Arayacağım mahalle pazarlarında

    Gençliğimi anımsamak için.

    Emekli kahvehanelerinde yaşlılarla konuşarak,

    Sonumu görmeye çalışacağım.

    Fotoğraflarını güneşe koyacağım,

    Bir an önce solsun diye.

    içinde ay ışığı, iğde kokusu ve begonvil bulunan

    Tüm resimleri duvarlardan indireceğim

    Mican türküsünü asacağım yerlerine.

    Falcı kadınlara inanmayacağım artık

    Trafik polislerine adres sormayacağım.

    Geleceğe ışık düşüren bir gülüşle

    Gülmeyeceğim kimseye.

    Fesleğenden başka bir çiçek

    Koymayacağım penceremin önüne.

    Büyük kentlerin varoşlarında çırpınan

    Üç milyon yurtsuza evimi açacağım.

    Nerde bir kayıp, bir faili meçhul varsa

    Bıraktığı acının yanına resmini asacağım.

    Şaşırma! Yetimi korumak için

    Yeni aşklar bulacağım kendime.



    ***

    Ne yapacağımı sanıyorsun ki?



    Tenin tenime bu kadar sinmişken,

    Ömrüm azala azala akarken önümde,

    Gittiğin gerçek bu kadar herkese benzerken..

    Senin korkularını,

    Benim inceliğimi doldurup yüreğime,

    Bıraktığın boşluğu yonta yonta

    Binlerce heykelini yapacağım.



    ***

    ŞÜKRÜ ERBAŞ
    0 ...