Birkaç bindir herhalde ama hayatımda okuduğum kitapların maksimum 300 tanesi ciddi anlamda fayda sağlamıştır. Onun dışındakileri devasa bir çöplük olarak görmek mümkün.
Ancak şöyle bir şey var; insanın kalite anlayışı/algısı kötüyü deneyimleyerek gelişiyor. Dolayısıyla hangi kitapların size gerçekten fayda sağladığını anlamak ve hatta bunlardaki potansiyeli işlevsel hale getirebilmek için bile bir sürü faydasız ve hatta zararlı şey okumak gerekiyor.
çocuk yaşta olanlara hasan ali yücel klasikleri vb. okutmanın önemini bir kenara atamam, kaliteyi baştan tatmak, bir sürü saçmalığı baştan elemine etmeyi sağlayabilir ancak bir noktadan sonra kişi bu süreci kendi seçimleriyle yaşamalı ki, dışarıdan müdahale olmadan eleştirel bir bakış açısı geliştirebilsin.
Ki bu, kitap okumaktan elde edilebilecek en önemli faydalardan biridir.
Mesela, en basitinden 1984’ün totalitarizm eleştirelliğindeki amaca yönelik şahsi bir fikir ortaya koyamıyorsan kitaplarla yönlendirilen ve rızası yapay olarak üretilen bir insan haline gelirsin ki, bu, çoğu zaman okumamaktan daha vahim sonuçlar doğurur; hem insan, hem toplum için.
Bu anlamda sayının çok önem arz ettiğini düşünmüyorum, gelgelelim, herkes için en azından, manüpile edilip edilmediğini sezebileceği miktarda kitap okumuş olmak ehemmiyetlidir.
O yüzden elinize bir kitap aldığınızda “şimdi bu yarrağın amacı ne acaba?” Sorusunu illa ki sorun. (Bu üslupla sormanız şart değil tabi, ben böyle sormayı seviyorum.)
ikincisi, her istatistik ve veriye güvenmeyin. Basit bir google araması hiç şüphelenmediğiniz şeylerin bile ne kadar uydurma olduğunu kanıtlayabiliyor.
Üçüncüsü, argümantasyonu takip edin. Özellikle bina edilen temel şüpheliyse sonrasının ne kadar ahenkli inşa edildiğinin bir önemi yok. Yazara, fikre, üsluba ne kadar sempatiniz olursa olsun, acımasız olun.
Dördüncüsü, zaten düşündüğünüz, inandığınız, kabullendiğiniz, hoşunuza giden ve sürekli sizi doğrulayan şeyleri okuyup durmanın size bir faydası yok.
Karşıt fikirleri öyle bir okuyun ki, yeri geldiğinde o konuya hakimiyetiniz, o fikri savunanı bile afallatacak kadar derin olsun. Bu süreç fikrinizin değişmesine sebep de olabilir. Bundan gocunmayın, tam aksine, minnettar olun ve yeni fikri de yerden yere vurarak ilerleyin. Dünyanın en aptal insanları, fikirleri hiç değişmeyen/gelişmeyen insanlardır.
Ve en temel ilkeniz şu olsun; kimseye hayran olmayın. Bu cürete sahip olun.