Siyonizmin emrindeki materyalist popüler ve seküler kültürün içimize soktuğu büyük bir fitne bu düşünce ve fikriyat. ilk evvela aralık 1949 da tasarısı sunulan sonra 1950 de mecliste kabul edilen yeni amerikan tipi eğitim sistemimiz sayesinde batılılaştığımızı zannederek aslında batı güdümlü bir kafada olup mankurtlaştırılmamızın özeti gibi aslında yaşadığımız hayat. aslında amerikan vari yaşam tarzı 1950 den itibaren başlamadı. bizde bu işin kökeni 1839 Tanzimat fermanıyla birlikte başladı. o zamanlar da Fransa modaydı. fransızların ne kadar alafrangası varsa aldık getirdik koyduk milletin önüne..
bilim teknoloji diye batı kültürünü pazarladılar bize, bunun adına da medeniyet ve çağdaşlık dediler. bunu medeniyet adına bilim adına teknoloji ve ilerleme adına yaptılar. ee noldu sonuç? hala sömürülen söz sahibi olmayan etkisi bulunmayan 3. dünya ülkesiyiz. nerde bilim ve teknoloji? batının elinde. bize ne kaldı? özgürlük demokrasi çağdaşlık maskesinde gizlenen yozlaşmış batı kültürü. bu şuna benziyor: hani bir afrikalı şöyle diyordu;
“Beyaz adam geldiğinde ellerinde incil vardı. Bizimse topraklarımız. Bize gözlerimizi kapatarak dua etmeyi öğrettiler. Gözlerimizi açtığımızda bizim elimizde incil, onların elinde topraklarımız vardı.” Jomo Kenyatta
esas mesele senin yediğin domuzda değil. mesele ne biliyor musunuz: faizle yüksek enflasyonla ithalatla ülkemizin soyulması, hortumlanması. göremediğiniz nokta burası..
senin kişisel yaşantın inancın değil, sana sekularizmi yedirerek ülkeni köleleştirmesi..