ibadet teklifini kabul etmeyen arkadaşı dövmek

entry3 galeri
    1.
  1. hala elim ayağım testistlerim titriyor. soğuk soğuk nefesler veriliyor sırtımda. üşüyorum. dünyevi olmayan varlıklar hissediyorum odamda. bağıramıyorum.

    demin öylece otururken birden kendimi acayip derecede suçlu hissettim. birdenbire geldi bu his.
    içki karı kız hoplatma seanslarıyla geçen bir günün ardından ilk kez oldu bu. yatakta laptop ile
    oynarken kendimi diz kapakları emilmiş bir hayvan gibi hissettim. ölüm geldi aklıma ölüm. Bir melek gördüm sanki. Yüce rabbime kendimi yakın hissettim. kimseyle paylaşamacağım tuhaf bir huzur çöktü içime. açtım ilahi dinledim. içeriden playstation sesleri geliyordu. aldırmadım. nasıl desem bütün komplekslerden, yüklerden, dünyevi hazlardan arınmıştım. çırılçıplaktım. ve çok güçlüydüm. biriyle paylaşmak istedim bunu. kankamın yanına gittim.

    oturuyordu öylece. pes oynuyordu. "nasılsın" dedim. "gene manyadın mı lan" dedi. buraya
    geldiğimizden beri hiç namaz kılmadığımızı, ibadet etmediğimizi, sürekli boş işlerle
    uğraştığımızı, rabbimin bunların hesabını soracağını, mahşer gününde frikikten gol atmanın insanın kurtaramayacağını söyledim. "hehe iyi tamam" cevabını verdi. sinirli değildim. bilakis nur yüzlü bir dinginlik vardı üzerimde. "ah oğul bi bilsen yanlış yolda olduğunu" demek geçti içimden. kendimi ondan yaşca bilgice gönülce her şeyce üstün hissediyordum. sanki benim haylaz yeğenim gibi görünüyordu bana. onu iyilik ve güzellikle yola getirmem gerekiyordu. "yarın seni sabah namazına kaldırıyım, beraber namaz kılalım" dedim. " gece gece noldu şimdi sana... offf... bakma öyle tuhaf tuhaf suratıma... tamam tamam kaza kılarız hadi..." beni başından atmak istediğini anladım. gene kızmadım ama. "namaz kılmalıyız. bak ben sana bunu söylüyorum, sen reddediyorsun, allah bunu görüyor, sende kaldı ihale". ihale sözcüğünü etttiğime pişman oldum. öbür benden gelen bir kelimeydi. iğrendim kendimden. "tmm tmm günahı bana... ya hem kıbleyi bilmiyoruz ne namazı..." bu söz beni biraz sinirlendirdi."ahhhh.... alt tarafı 5 dakikanı alır be... seni yaradan, can veren yüce rabbin için dört kere kılsan ne olur...

    kuzey, güney, doğu, batı şeklinde kılarız, birinden biri tutar nasılsa" dedim. "iyi" dedi. sadece
    "iyi"... alay ediyordu. anladım. gene kızmadım ama. "ya da sen bi tarafa ben bi tarafa döneriz.
    birinden biri sayılır nasılsa. ertesi gün de tarafları değişiriz". onu yola getirmek için farklı
    seçenekler sunuyordum. islama davet etmek için. kolaylık diniydi. "tamam abi sonra konuşuruz" dedi.

    yanına yaklaştım. çenesini tuttum. "bak, eğer fikrin değişirse orada bi oda var, ışığı hep yanıyor,
    ışığa doğru yürü sadece, hepsi o. ben orada olacağım." deyip odama gittim. hepimiz öleceğiz. her şey boş. niye yaşıyoruz ki biz? garip garip sorular sıkıştırdı beni. gene birdenbire oldu bu. ruhum ispirtolu tekerleklerle yanıyordu sanki. ahhhhhhh bu ne acıydı yarabbim.... attım kendimi yataktan. koştum. koştum. evin içinde deli gibi koştum. bana bakıyordu şaşkın şakın. kanepenin üstüne atladım. kafasını ısırarak consol'ların biriyle burnuna deli gibi vurmaya başladım. kemik seslerini duyabiliyordum. ezilmişti burnu. yamulmuştu. kirpiklerini koparmaya çalıştım. olmadı. kan aktı çok yere. terledik. sıkılana kadar dövdüm onu. sonra yere yattım. kanına karışarak ağladım. ibadeti reddeden dayağı hak eder, cehenemnemden önce dünyada cezalandırılmalı, itlik yapanın kuyruğu kesilir, bunları tekrarlıyordum deli gibi.
    0 ...