Nasılsın? Mutlu musun? Hayattan ne istediğini biliyor musun? Ee dile kolay, 35 yaşına geldin. Yolun yarısı demiş cahit sıtkı ama 42 yaşında ölmüş. Kim bilir belki de yolun tamamı...
Hayatının yarısını ilgisiz bir kadına verdin. Türlü fedakârlıklar yaptın hâlâ da yapıyorsun. Pekâlâ kıymetin biliniyor mu? Hiç sanmıyorum. Her fedakârlıkta saçlarından ve sakallarından on tel daha beyazlıyor. Farkında mısın?
Her gün etrafında aynı insanlar. Yıllardır aynı insanlar, aynı insanlar, aynı insanlar...
Sıkılmadın mı?
Yüreğini yeni dostluklara, yeni aşklara, yeni sevgilere neden açmıyorsun? Sence de denemeye değmez mi? Bunu hak etmediğini mi düşünüyorsun? Neden? Konfor alanından - yani her gün uyuduğun evinden, bira içtiğin kafeden, görüştüğün, sohbet ettiğin, selamlaştığın insanlardan, çalıştığın işten örülü o kafesten - çıkmaya korkuyor musun?
Korkma bitanem, korkma artık...
Yavaş yavaş iyileşiyorsun. Doktor antipsikotiğini 30 mg'den 20 mg'ye indirdi. Bu 2 yıllık sürecin ardından gelen bir başarı. Bunu sağlayan sensin. Tüm güç sende, içinde, beyninde, kalbinde.
Ama bir sorun var, Baban 14 yıl sonra sigaraya başladı ve göğsü ağrıyor. Onu çok seviyorsun, hayatta güvenebileceğin yegâne insan. Hastaneye gittiğinde ve kötü bir haber geldiğinde - Tanrı korusun - her şeyin alt üst olacağının farkındasın değil mi?
Bir gün en yakınlarının öleceğini, hayatta yalnız kalacağını da biliyorsundur umarım.
Güçlü bir insansın ama daha güçlü olmalısın. Kendi kendine yetebilmeyi öğrenmelisin.
Geçmiş 10 yılın zorluklarla geçti. Dedenin kanser süreci ve ölmesi, ninenin kanser süreci ve ölmesi, annenin kanser süreci, en sevdiğin, güvendiğin insanın seni en zor gününde yüz üstü bırakıp gitmesi, akıl hastanesine beş parasız yatman ve daha niceleri...
Toparlandın, iyileşiyorsun. Umarım önümüzdeki günlerde yeni bir hastalık haberiyle her şey alt üst olmaz. Şayet olursa - Tanrı korusun - tüm gücünle babanın yanında duracağını biliyorum.