kalite, arz-talep dengesinin yansımasıdır sözü iktisadın temel kuralı olsa da aynı zamanda - aslında insan yaşamının temel kuralıdır.
ülke millet ayırmadan şunu söylemeliyim...
bir ürün, bir hizmetin kalitesini ürünü/hizmeti üreten, sunan marka - üretici değil de bu ürünü talep eden belirler.
örn: fiat, renault, mercedes (otobüs) türkiye'de araç üretiyor. ürettiği araçlardan bazı modeller avrupa'ya satılıyor.
siz türkiye pazarına üretilen araç ile avrupa pazarına üretilen araç marka model aynı olduğu halde hem avrupa hem türkiye pazarına üretilen araçlar kalite olarak aynı mı sanıyorsunuz?
çiftçinin ürettiği kayısı, çay, elma, armut türkiye piyasası ile avrupa piyasasına sunulması aynı kalitede mi sanıyorsunuz?
evet diyorsanız ya cahil ya safsınız.
gelelim zurnanın zırt dediği yere...
ben domuz, yaban domuzu, at eti kullandığım bir işlenmiş et ürünü (salam, sosis, köfte, hamburger vb) satıcı - üreticisi olsam, ürünlerimin üzerine de "türk gıda koteksinde geçen kasaplık hayvan eti kullanılmıştır" yazsam, bana kalkıp domuz, yaban domuzu, at eti kullanıyor diye ceza veremezsiniz. gıda üretimi, ticari faaliyetime sağlık ve tebligat tanımı dışı vb gerekçelerle sonlandırma yapamazsınız, ürünümü bu şartları öne sürerek üretimine de son verdiremezsiniz.
sadece kullanılan et karışımın oranlarını şu kadar domuz, bu kadar yaban domuzu, bu kadarı da at eti yazmadı diye ceza verirsiniz.
domuz, yaban domuzu, at eti kullanıyor diye beni eleştiremezsiniz.
diyeceğim şu ki; gelen - aldığınız suzuki arabada bilinen bir kalitesizlik varsa ve bu kalitesizlik genel bir model de değil de bu modelin satıldığı coğrafya - ülke olarak lokal bir vakaysa ithalat ve gümrük yönetmeliği yanı sıra ticaret bakanlığını ilgilendiren bir konudur.
konunun muhatabı suzuki değildir.
suzuki veya başka marka gelip bize "size kalitesiz araba satabilir miyim?" diye soru sormamıştır, eminim.