bedenin ardından kafayı da bozan bir durumdur.
bir nezlede bile insan nazlanır, ya da kendini şartlar. bundan daha farklı bir durumda kafanın hatta ruhun incinmesi biraz kaçınılmaz bir durum.
hayat bilinci, sorumluluklar, zorundalıklar derken toparlanacağı yerde insan daha da dağılabiliyor ne yazık ki.
öyle çok ağır durumlar yaşamadım henüz ama çok sancılı bir dönemde gittikçe eriyerek gücümü kaybediyorum. bu süreçte yoğun iş temposu, borçlar ve yüz üstü bırakılma burukluğu ile de günlerimi geçirmeye bazen gecelerimi sabaha kavuşturmaya çalışıyorum.
hani derler ya insanın böyle zamanlarda gözü yakınlarını arıyor diye, bence pek öyle değil. insan bir eli sırtında hissetmek istiyor yani şefkatli bir sıvazlamayı bekliyor ve bunun kim olduğunun önemi yapılmayana kadar olmuyor. süreçlerden sonra insan sevdiklerini suçluyor tabii; sen yanımda olmadın, sen beni aramadın, ben bunları yaşadım ama sen hiç sormadın ve ben de kabuğuma çekilip sana anlatmadım diye diye sadece kendini paralıyor.
hasta olmak önce mental çökerteceği için önce mental olarak iyileşmek gerekiyor.