Dik bir yamacı çıkarken yorgun ve terli
Soğuk bir su gibi değmişti dudaklarıma
isminin heceleri.
Heceler eksildi önce
Harfler dişlerime değmeden uçup gitti
Ağzım, kurudukça kurudu tekrar.
Yokuş dikleşti, insafsızca büyüdü.
Yokluğunun soğuk ve ince ellerini hissettim
Sırtımda.
Yalnızlık, ellerimi ayaklarımı yokladı,
Bağışlayıp, yeniden selamladı.
Göğsümde bir ateş topu oldu
Yokluğun.
Kelimelere döküldü,
Kelimeler ağzımda eridi
Bozağımdan geri indi,
yapış yapış ve tatsız.
Genzimi yakan alevlerdi yuttuğum.
boğazımdan geçti.
Ve göğüs kafesime indi
Göğsümde bir ateş topu oldu tekrar.
Nasıl da ağırlaştı bedenim
omuzlarım düştü.
Ahh
Ne kadar ağır tartabilir ki bir boşluk?
Boşluğun arttıkça ağırlaştı.
Sesin eksildikçe
Kulağım sağırlaştı.
Kuşlar dalları terketti
Toprağı çatlatan tomurcuklar
Geri çekildi toprağa, çatlaklarından.
Ve tekrar başladı bir yavan mevsim.
Susuz,
Çorak
Ve bunaltıcı bir yağmur yağdı,
Hiçkimse ıslanmadı.
Yağmurda bir şemsiye aradı gözlerim
Üstüme yağmasın diye sensizlik .
Sensizlik kuruttu her şeyi,
Geriye sessizlik kaldı.
Saçlarıma dokundum, bir bir döküldüler.
Aynadakine baktım, çekip gitmişti çoktan,
Neşesini ve sıcaklığını alıp gitmişti burdan.
Adını heceledim, tekrar tattım adını
Gözlerini anımsadım,
Ellerine dokundum
Ve sesini duyumsadım.
Ve yine başladı bir yavan mevsim.
Susuz,
Çorak
Ve soğuk bir rüzgar esti.
içimdeki çocuğu sürükleyip götürdü,
Tutamadım ellerinden.