insanın başına gelen bir hadise sonrası çok utandığı anlardır.
örnek olarak Beşiktaşın orta yerinde üzerinizde bulunan eteğin yere düşmesi verilebilir. Evet sözlükçüm, bu başıma geldi.
Bir sabah saati ellerim kollarım dolu, beşiktaştaki üst geçitin altında duran dolmuşlara doğru yürürken ayağıma bişey dolandı. Dedim ki herhalde atkım düştü. atkımı almak için yere eğildiğimde ayak bileklerimin etrafında bir simit misali duran eteğimi gördüm. Şimdi benim eteğin yandan bir fermuarı var, ben onu çekmişim, en üstte de bir kopçası varmış, işte onu kapatmamışım. içinde de çok kaygan bir astar olduğu için eteğin fermuarı açılmış ve kendisi bacaklaran aşağı süzülüvermiş. tabi bel ile yeryüzü arası mesafe pek uzun olmadığından yarı yolda yakalamak da mümkün olmamış.
Konuyu bağlıyorum, işte o an yer yarılsa da içine girsem dedim. Bunu dedikten sonra eğildim, bi de güzel o eteği sıyıra sıyıra geri giydim. Allahtan mevsimlerden kıştı da üzerimde mont vardı be sözlük, ya yaz olaydı...ha ya yaz olaydı...