anneler gününde annesiz olmak

entry71 galeri
    10.
  1. acı veremez daha fazla, yıllarca yokluğunu hazmetmeye çalışanlara.

    sokakta büyüdük biz. saatte birkaç arabanın anca geçtiği bir sokakta ip atlayarak top peşinde koşarak büyüdük. salıncak üstüne ayaklarımızı basıp sıkı sıkı tuttuk zincirleri, kafamızı geriye yatırarak sallandık. başımız dönene kadar. parkta oynamanın hakkını verdik. gündüz ne ara gece oldu hiç farketmedik. saatle işimiz olmayan yaşlardı.

    ne vakit bazılarının anneleri balkondan seslendi, kimilerininki koşar adım yanımıza gelip çocuğunun elinden tuttuğu gibi "doğru eve" dedi biz de öyle döndük evimize. saatler annelerden sorulurdu yani. biz ise vakitsiz yalnız kalmış çocuklardandık.

    ilkokul'a yazıldık sonra. yıl sonu gösterilerimiz oldu. bakma o yaşlar içim mühim organizasyonlardı bunlar. şiirler ezberledik, okuduk, alkışlandık. bizi yalnız bırakmak istemeyen dede, babaanne, baba, hala, yenge kim varsa daha aileden herkes ordaydı. annen yoksa yalnızsın kardeşim, o kalabalıkta dımdızlaktık biz de.

    lise'de daha farkedildi yokluğu. sormak istediklerin oldu, danışmak istediklerin, paylaşmak istediklerin. annesiyle anlaşamayanlar çoktu. e yaşa verin, o yaşta kabahat annede bulunuyor. hiçbir anne o vakitler evladını anlayamıyor. en azından çocukları buna inanıyor. "olsa da kavga etsek be" dediğimiz günler oldu.

    içimizden konuşmayı, söktümüz yıllardı. dile getirince yanlış anlaşılacakmış gibi sanki... bastırmaya çalıştığımız öfkelerimiz oldu. bildiklerimizi kabullenmediğimiz, kabullendiklerimizi inkar ettiğimiz yıllardı. e biz de sonra bunları verdik yaşımıza.

    bak çok enteresan. benzer şeyleri yaşamış olan çoğu kimse der bunu. yemek programlarını izlemek de eziyettir bazılarına. verilen tarifi aldın aldın, yetişemedin mi lazım olan malzemeleri bir çırpıda okuyan sunucuya, sövdün de bir iki tamam. ama o kadar işte. aç telefon sor "ya anne kaç yumurta koyuyorduk şu keke" yok öyle bir şey. at keki çöpe.

    alışma evresi sonra. çocukken algılayamama, biraz büyüdükçe algılama ama anlayamama, genç kızlık döneminde anlama ama kabullenememe gibi evrelerden sonra alışmak içinde bulunduğun duruma. insan her şeye alışıor kabul ama bu zor olduğu gerçeğini değiştirmiyor asla.

    hiç ummadığın anlarda hissedebiliorsun yokluğunu. illa birinin hatırlatması şart değil yani. aksine bence, biri hatırlattığında, sonra üzüleceğini düşünüp hatırlattığına pişman olduğunda, sen teskin etmeye çalışıyorsun onu. rahat olmalarını istiyorsun yanında. rahat olmak istiyorsun yanlarında. bundan sebep belki olduğundan da güçlü duruyorsun karşılarında.

    bir şarkıda bazen, bazen çocukluğunun geçtiği evin önünden geçerken, oturmuş olduğunuz daireye bakmak için o kafanı kaldırdığında, onun isminde birine rastladığında, en alakasız anlarda geliyor aklına. yalnızken yakalıyor daha çok.
    yakaladı mı da yakmasını biliyor canını.

    her geçen gün annesiz. varlığının tanımını yapamazken yokluğunu anlatır buluyorsun kendini. sana kattıklarını sayarken aslında zorunda kalıp öğrendiklerini paylaşıyorsun insanlarla.

    anneler günü biz gibiler için sıradan bir gün. en azından ileriki yaşlarda böyle düşünüyoruz. hani diyorlar ya bas bas
    "her gün anneler günü" diye işte biz buna inanıyoruz.

    her gün anneler günü ise şayet biz her gün hissetmişiz yokluğunu.

    anneler gününde annesiz olmak? dedim ya başta; acı veremez daha fazla, yıllarca yokluğunu hazmetmeye çalışanlara.
    16 ...