Ben senin avuçlarını çok seviyorum, ne güzel avuçların, öptükçe buğulanıyor, buğulandıkça çok güzel kokuyor, öpüp koklamaya doyamıyorum avuçlarını, avuçlarını o kadar çok öpüp kokladım ki değil bin değil milyon tüm dünyadaki insanların arasından bile seninkileri ayırt edebilirim.
Avuçlarında tarif edemediğim birşey var, her seferinde bir öncekinden daha çok ciğerlerime doldurmak için daha derinden soluyorum, bir önceki nefesten daha mutlu ama bir sonrakine oranla alacaklı gibi hissediyorum kendimi, sonra bembeyaz bi karanlık kaplıyor her yanımı her şeyi unutuyorum o an, adımı bile.
Avuçlarının değdiği yer ateşsiz közsüz yanıyor, dudaklarım yanıyor, boynum yanıyor, göğsüm kollarım ateş alıyor sen dokununca.
Avuçlarını özledim ben yine, ekmek bile istemem, açlıktan ölmeyecek kadar suyumu versinler ömrüm boyunca sadece avuçlarını öperek yaşayabilirim. Bu abartı değil, yalan değil, dolan değil. Gerçek olması acı veriyor zaten, sana da! Bana da!