Atatürk hakkındaki tüm belaltı, şerefsizce, kalleşçe yapılan iftiraların kaynağı rıza nur'un hatıratıdır. Buna karşın rıza nur'un hatıratı ne Atatürk yaşarken, ne de rıza nur yaşarken yayınlanmamıştır.
Hadi rıza nur'un hatıratı kendisi öldükten sonra yayınlandı, yaşarken okunmaması normal diyelim de, en azından rıza nur yaşarken Atatürk hakkındaki çirkin iftiraları çıkıp söyleyebilirdi. Atatürk hayattayken Türkiye'ye de dönmüyor, Atatürk öldükten sonra dönüyor ve birkaç yıl sonra da kendisi ölüyor. iddialarını o günlerde, ülke dışındayken açıklayabilirdi.
Esasen rıza nur'un ruh sağlığının bozulduğu da bilinen bir şeydi. Narsisizm, şizofreni, paranoid kişilik bozulması gibi akıl sağlığının gittiği biliniyordu. Çok fazla uyuşturucu alması da cabası.
Buraya kadar malumun ilanı. Peki rıza nur'un hatıratı öldükten sonra kime ulaştırılıyor? Bir diğer ruh hastası, mi6 ajanı popcornsona elbette. it iti dakkada bulur derler ya, nasıl oluyorsa yurtdışında dünyanın en büyük kütüphanelerinde tutulan journal mısır koçanına ulaşıyor. Halil inalcık'a, zeki velidi togan'a veya ilber ortaylı'ya değil, bu yunan dölüne ulaştırılıyor.
Şu da bir gerçek, tarih biliminde günlükler belge sayılamaz. Delinin biri kafasına göre karalar, 40 akıllı da bunla uğraşır. Dahası rıza nur'a ait olduğu söylenen günlük de tahrif edilmiş, sonradan sayfa kenarlarına, satırların sağına, soluna ufak notlar iliştirilmiş durumda. Atatürk'e yapılan tüm çirkin iftiralar da bu notlarda.
Bu notları ya rıza nur kafayı yedikten sonra kendisi ekledi günlükteki tarihlere uyduğunu düşündüğü sayfalara, ya da diğer orospu çocuğu kendi ekledi günlük eline geçince.
Bu kadar ciddi şeyler yazmak yeter.
Atatürk'e hakaret eden tüm orospu çocuklarının anasını götünden sikeyim diyerek mektubumu sonlandırıyorum.
