aslında herkesin bir şekilde bilinç altında bu yatar. her ne kadar özellikle de gençlikte insanlar "hiç ölüm yokmuş gibi" yaşasa da bilinç altı ona bunu her daim hatırlatır. sadece yaş ilerledikçe bunu şuurlu yapmaya başlar. size bir sır vereyim gençler, sevdiklerinizden bahsederken "rahmetli" ön sıfatını ne kadar çok kullanmaya başlamışsanız o kadar yaklaşıyorsunuz ölüme ve o kadar yalnızlaşıyorsunuz. biz yaşayarak tatbik ettik ve gidenlere her dem selam salarız. meçhule kalkacak gemilerdeyiz, kıyıda bizi bekleyen sevdiklerimiz. bir gün, her gün rahmetli diye andığım atalarımın elini öpüp "ben geldim sen neredeydin" diye terk edeceğim bu limanı. binlerce kez özür dileyecek ve çay dolduracağım kendisine hem de demlikle çaydanlığı aynı anda boca etmeden bardağa. sonra şiirden konuşacağım yeni nesil şairlerden, "aruz kullanan kalmadı azizim" diyeceğim... ha ölüm mü, ölüm yaşamaktır be. yaşadıkça ölüyoruz zaten de, önce yaşayanlara kavuşacağımız ana ölüm deyip geçiyoruz. bir vuslattır bazen değil mi sevgili elçi. bir vuslat. ha ne diyordum çay içeceğim benden önce gidenlerle, fillerden konuşacağım. yaşlı bir fil edasıyla onların nasıl münzevi hayata geçtiklerinden ve benim de artık o hayatı yaşadığımdan. sen diyeceğim 50 sinden sonra kaçtın insanlardan ben ise 40 ında.