zaman zaman hatalarıyla yüzleşmekten korkan ama hepsinin koca bir diken gibi, canlı bir çıban gibi farkında olan insan. karanlıkta gördüğü silüetin gerçek mi yoksa, gerçekten de gerçek mi olduğunu bilmeyen, gerçekliğini insanlara anlatamayan, gök gürültüsünden korkmayan, hatta bazen yağmurda bile ıslanmayan bir hayalet. sırf olmak olsun diye, yapmak olsun diye, sevmek olsun diye, gülmek olsun diye, ağlamak olsun diye yaşamayan, yaşadığını gerçekten yaşamazsa başından geçti saymayan kişi.
şimdi allah bilir bir şarkı tutturmuştur gidiyordur içindeki katedrale, ne zaman kapılarını kapayacağını bilmediği o kutsal izbeye. bir de kudüs demişti değil mi? kumlarının gözbebeklerine dolduğu çöl, çölde bir serap, serap bir vaha, vahada su, suda balık, balıkta şans, şans, şans, şans...
Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun etme
Başka bir yar başka bir dosta meylediyorsun etme
Çalma bizi bizden bizi gitme o ellere doğru
Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun etme
Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer
Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun etme
isyan et ey arkadaşım söz söyleyecek an değil
aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun etme