Nasıl da çabuk geçiyor yıllar. "Yaşayamam , nefes alamam " denilen zamanlar nasıl da mazide kalıyor. Sen gideli bugün tam tamına 23 yıl oldu. 23 gün gibi sanki daha dün gitmişsin gibi, üstünden 23 asır geçmiş gibi, sanki hiç gitmemiş hep var gibi, bazen hiç olmamış gibi. Senin annen gittiğinde sen 48 yaşındaydın, benim annem gittiğinde ben 27.. Anneannemin ardından ağladığını ve seninle kavga ettiğimi hatırlıyorum ergenliğimin son deli demlerinde. Sen 48 yıldır onunlaydın, o'na doydun oysa ben daha 18im ben anneanneme doyamadım diye basbas bağırmış, hatta böğürmüştüm danalar gibi deli olanlarından... Sen gittiğinde ben 27ydim, şimdi anlıyorum ki annenin gitmesi her yaşta insana büyük koyuyormuş. O gün sana öyle bağırdığım için özür dilerim. Anne yokluğunu bilmiyordum, keşke hiç bilmeseydim. Aniden, birdenbire, hiç sebepsiz , ellerinin ellerinden kayıp gittiği an ... Çok saçma cümle tamamlanamıyor. Tıpkı bizim yarım kalmışlığımız gibi. 27 sene sonra yine bugün dilimde bı sefer başka bir şarkıyla sabah oluyor. Bundan beş sene sonra hayatta olırsam eğer "hem sarhoşum hem yastayım, anamın öldüğü yaştayım "diye söyleyeceğim o şarkıyı.
Pazar günü yanına gelecektik, lastik patladı, sinir harbi oldu, lastikli ararken sürekli taner'in etrafında gez indikten sonra e hadi anneme gidelim diyemedim. Velhasıl gelemedik. Bu sigarayı için uyumaya çalışacağım, belki de denize giderim kim bilir. Hala bazı şeylerin hiç değişmedi ki bu değişmeyen şeyler insanların genelde bende sinir oldukları şeyler. Dağınıklığım mesela.. O kadar alıştırmışsın ki sürekli kıçımı toparlamaya, sen gittiğinden beri ben kendimi de, kendi kıçımı da toparlayamadım. Toplasam ne olacak ki zaten hayat darmadağın etmişken her şeyi.
Seni özledim, hem de çok. Seni seviyorum. Umarım orada anneannem ve teyzemle buluşmuşsunuzdur. Hepinizi çok özlüyorım ayrı ayrı. Ve hepinize kocaman sarılmak istiyorum içimdeki çocukla birlikte...