Az evvel işten eve döndüm. Neden bilmem eve her girişimde bir süre mutfak penceresinden öylece bakarım. Genelde aynı manzara karşılar beni. Üst kattaki ailenin iki küçük kızının evin önünde havası inik bir topla oynama çabaları ve buna eşlik eden komik sohbetleri... Kızların daha küçük olanı çirkef, kurnaz, huysuz fakat nedense onu daha çok seviyor gibiyim. Ablasını ayakta uyutuşunu görebilseniz... Günün yorgunluğunu bu sıpayı izleyerek bir nebze unutur gibi oluyorum. Neyse... apartmanda çoğunlukla orta halli insanlar yaşıyor. Yirmi metre ötemizde ise havuzlu bir site var. Havaların ısınmasıyla sitede yaşayan çocuklar soluğu havuzda alıyor tabii. O çocuklar kahkahalar atarak havuzda eğlenirken bizim minik çirkef çatık kaşlarını gizlemeye gerek duymadan, önce terini tişörtüyle sildi sonra eğilip yerden bir taş aldı, gören var mı diye civardaki evlerin pencerelerini hızlıca kontrol etti ve beş karış boyundan beklenmeyecek bir güçle taşı havuza doğru fırlattı. Havuzdaki çocukların hiçbiri fark etmedi bunu. Fakat benim minik çirkefin işi bitince pencereyi açtım ve "neden?" diye sordum ona göz kırparak. "Havuzları var diye kendilerini bir şey sanıyorlar." dedi hınç ve kıskançlık dolu bir sesle. Havası inik topa ayağıyla hafifçe vurdu. Terini bir kez daha sildi. Anlayamadığım birkaç cümleyle söylendi bir süre daha ve gitti. Aklı başında bir yetişkin gibi davranıp uyarmaya dahi kıyamadım. içimden de gelmedi.