tenkîd edilemeyen yazımın devamında hâlâ daha demagoji yapılarak müdâafa edilen ideoloji.
bir arkadaş, sosyâlizm ve komünizm ile alakası yok diye bir hitâb ve tanım kullanmış.
ey muhterem, cûmhuriyet'in komünizm denilerek ilân edildiğini, sovyet hâriciyeleri ile olan mektûbatlarını ve m. kemâl'in hâkimiyet-i milliye yazılarına hiç mi bakmadın efendi?
kemâlizm, herkesin eğip büktüğü ve şekil verdiği ideolojidir. bir arkadaşta irite edici üslub ile sıkışınca tenkîdini dinî konular üzerinden yapmış. ekşi'de tekfir ettiğim muhterem yazâr zatların, buraya da akın etmeleri ile müteessif oldum.
bir arkadaşımız ile ıtlâk etmiş. evveliyâttan câhil, Arapça chl kökünden gelen cāhil جاهل “bilmeyen, bilgisiz” sözcüğünden alıntıdır.¹
yazmış olduğum eleştirisel makâlenin sonunda me'hâzını vermiş bulunuyor ve okumuş bulunuyorum. sizin gibi kalıplarda yaşayan zât-ı mûhteremlerin tenkîdine mâzhar olan kâdir mısıroğlu'ndab me'hâz değil, mâkale, hâtırat, doktorâ tezilerinden me'hâz verdim.
bir mektep muâllimimin vecizesi ile vesselâm edeyim, kişinin anlattığı, karşısının anladığı kadardır. size bu tasrih dahi kâfi.
o 48 fâbrikada çalışan âmelelerin neler çektiğinden, ekonomik inkılâbların nasıl yapıldıklarından bihâber insansınız zaten. tatil-i eşgâl kanunlarından, sendikâların kapatılışından, işçilerin ırkçılık görmesinden de mevzubâhs yazdım ama hâlbuki kemâlist anlayış, devlet propagandası dışı kaynak okumadığını düşünememişim.
inkılâbın kelime manâsı değişim, dönüşüm, devrim, bir halden başka bir hale dönmedir. bu ilkede halkçılık dediğiniz etiğe aykırıdır bilhassa okuyucu şikâyetlerinde paylaştığım metni de okumadığınız ortada. yargısız infâz yapmayın be. halkın bu duruma râzı ve riâyet göstermemesi, cûmhuriyetçilik ilkesine de, halkçılığa da aykırıdır.
lâiklik bizâtihi din-i mûbin-i islâm'a aykırıdır. burada açıkça halka karşı bir emperyâl gücün olduğu açıktır. bu kelimelerin dâhi hâşiyesinin verilmesi, anlaşılması bakımından icâb eder meselâ.
inkılâbların halk üzerindeki tesirine bir göz atın bakalım:
Vakıt
Vakta Gelen Mektuplar
11 Temmuz 1929
Okumuyoruz Çünkü...
Gençlik hakkındaki iddialar objektif bir görüşün mahsülü olmakla beraber
birçoğu isabetsiz değildir. Gençlerin okumadığı hakkındaki iddia gayet
yerindedir. Bunun sebebini çok gerilere, harbı umuminin tevlit ettiği
buhranlara atfedecek yerde daha yakın ve daha maddi olan sebeplerine bir
çare göstermek daha iyi değil mi?
1) Gençlik Türkçe yazılmış masalları okumakla vaktini sarfedemez.
2) Lisan bilmediğinden garptaki ciddi eserleri okuyamaz.
3) Mekteplerdeki okutma usullerinin köhneliği okumaya meydan
bırakmıyor. Muallim ve müderrislerin çoğu talebenin muayyen bir kitabı
ezberlemesinden ve imtihanda bunları aynen tekrarlamasından başka bir şey
istemez. Çünkü ötesini kendi de bilmiyor. Bu tedrisatın büyük bir serbestlik
olmasına ve talebenin hususi tetkik ve tetebbülerine mani oluyor.
4) Garpta çıkan en mühim eserleri ihtiva etmesi ve herkesin istifade
edebilmesi için gece yarısına kadar açık kalması icap eden
kütüphanelerimizim ne halde olduğunu söylemiye hacet yok.
En son olarak şunu söylemek istiyorum: Genç neslin terbiyesini cahil ve
hantal ellerden alıp inkilabın ruhunu anlıyan okumuş gençlere tevdi
etmelidir.
Yüksek Mühendis Mektebi
hani övgülerinize mâzhar olan mâarif inkılâblarının olumlu tesiri?
ANADOLU
Halkla Başbaşa
7 Teşrinisani 1937
Kitapsızlık Derdi
Sayın Bayım: ilkokul dördüncü sınıfında bir çocuğum okumaktadır.
Tedrisata başlanalı iki ay olduğu halde hala Tabiat Kitabı kütüphanelere
gelmemiştir. Bu hal yalnız bu sene olmuş değildir. Seneler var ki, böylece
devam edip gitmektedir. Tedris zamanına yetiştirilmeyen bu kitapların
gecikmesinden kimse mesul değil midir?
Topaltında