Ben teketmem ki. Terketsem bile o beni hayallerinde yaşatır. Zaten geri geleceğimi bilir. Yıllarca gelmemi bekler ve beklediği adam gerçekten beyaz atıyla gelir ona daha önce hiç deneyimleyemeyeceği maceralar yaşatır. Aşkını tekrar gördüğünde hızlanan kalp atışları bile benim ne kadar ulu bir Tanrı olduğumu bilir. Ondan çocuk yapmam için sabırsızlanacağından eminim. O sıradan sevimli köpekcikten olacak çocuklarımızın, üstün genlerimi ona aktardıktan sonra doğacak aşkımızın meyvelerimizin hepsinin ondan daha zeki yarı Tanrılar olacağını zaten rüyasında ona göstermiştim. O tatlı kadın içine girmem için bana defalarca dua etti. Bunun için bana yalvardı. Ona beklemeyi ve sabretmeyi öğrettim. Bekledikçe daha çok heyecanlanmaya ve kukusu ıslanmaya başladı. Sonra anladı, o ulu Tanrı zaten onun içindeydi. Fantezilerinde üstüne binip at gibi kendsini dehleyecek kedigillerden vahşi patronuna defalarca aşık olmuştu. Bir de üstüne zaart diye osurup kahkaha atmasını ve pis ayağını burnuna dayayıp kukusunu parmaklayarak "şimdi benim için biraz daha hızlı yürüyen tatlı bir köpek olduğunu bana kanıtla." Kadın sonunda efendisini eğlendirecek bir oyuncak olrak yaratıldığının farkına varmıştı. Seni ben yarattın. Sonsuza kadar seninim. "Mistr Benimsim!", "Mösyö Vinci..."