hasret aktas

entry1 galeri
    1.
  1. Selçuk iletişim'in * en kral hocalarındandır. kendisi. iki saat konuşsa sıkılmazsınız. Facebook'a yazdığı tersine öğüt adlı yazısını okursanız bana kesinlikle hak verirsiniz.

    --spoiler--
    Tersine Öğüt
    Nadiren genele yazı yazarım…
    Çünkü yazmak özeldir benim için ve bu yüzden özel insanlaradır hep yazılarım.
    Fakat öyle bir zamandayız ki; herkes kendi doğrularını dayatır oldu başkalarına.
    Herkes kendince doğruları söyler, doğruları öğütler oldu.
    Birinin doğruyu değil, gerçeği söylemesi lazım
    Ve sanırım o benim.
    Bu yazı aslında bir öğüt; lakin bildiğiniz öğütlerden farklı…
    Hatta ters bir öğüt, yaşanmışlık deneyiminden süzülmüş.
    Kendi yaşanmışlığımdan!..

    ilkokul çok eğlenceliydi. Sınavları bile!..
    Çünkü yanlışlar ya da doğrular yoktu sınavlarda. Sınavlar dahil tüm ilkokul hayatım bir oyundu benim için. Bu yüzden yüksek aldığımda kıskanan, ya da düşük aldığımda beni alaya almaya çalışan birkaç tuhaf arkadaşımı bir türlü anlayamamıştım. Çünkü sonuçta oyundu bütün bunlar; okul, teneffüs, arkadaşlıklar ve hatta sınavlar. Ve oyunlar eğlenceliydi sonuçta.

    Hayatta böyleydi…
    Bakkala gitmek, arkadaşlarla konuşmak, evde bir şeylere yardım etmek, top oynamak, saklambaç oynamak, çelik çomak oynamak, her gün yeni bir şey keşfetmek… Hatta annemin zorla yatırdığı öğlen uykuları bile oyundu benim için. O hep uyuduğumu zannederdi… Oysa ben hiçbir öğlen uykusunda uyumadım, sadece gözlerimi kapadım. Ve hayalim hep bir yerlerde oyunlar oynadı.

    Sonra ortaokul yılları başladı…
    Artık okul da, sınavlar da daha ciddiydi. En azından yanlış ve doğru bilinci yerleşmeye başlamıştı. Artık sınavlara yanlış yapmama kaygısıyla giriyordum. Buna rağmen ortaokul yılları da eğlenceliydi. Çünkü hiçbir yanlış, doğru götürmüyordu.

    Hayatta böyleydi…
    Büyümeye başlamanın ilk belirtileri; artık her şeyi bir oyun olarak görmemekti sanırım. Bazı şeyler ciddiye alınmalıydı. Ya da öyle öğretiliyordu ve ben de ciddiye alıyordum. Yanlışlar vardı artık hayatımda bana öğretilen ve yapılmaması gereken. Ama yapınca da, pek bir şey olmuyordu doğrularıma.

    Lise yıllarım…
    Çok eğlenceliydi. Onca ciddi ders, sınav ve gelecek kaygısına rağmen hem de!.. Derslerde hocaların yanlışlarını bulmak, yüksek notlar alıp sonrada onca yaramazlık yapmak, yanlış olduğu halde tüm sınavlarda neredeyse sınıfın yarısına kopya vermek, okulu kırıp Gülhane’ye ya da Büyükada’ya kaçmak; ada vapurunda kavga çıkarmak, boş derslerde kahveye tüymek, kırık karneli arkadaşların sömestr tatilinde babalarından dayak yememeleri için karnelerindeki notları ozonla silip düzeltmek, her şeyin altından çıkmak, vs…

    Hayatta böyleydi…
    Yaptığım onca yanlış hiçbir doğrumu götürmüyordu…

    Lise biterken bir dönüm noktasıydı yaşanan; her lise mezununun yaşadığı türden. Hayatımda ilk defa, girdiğim bir sınavda dört yanlış bir doğrumu götürüyordu. Lise sonda hocalar arada bir sınavlarında bunu denemişlerdi. Bir de dershanelerin yaptığı deneme sınavlarında görmüştüm yanlışların doğruyu götürmesini. Ama onların hiçbiri gerçek değildi; sadece eğlenmiştik bu sınavlarda. Oysa üniversite sınavında yanlışların doğruları götürdüğünü bizzat yaşayarak görmüştüm.

    Hayatta böyleydi…
    Artık büyümüştüm ve bazen yanlışlarım doğrularımı götürür olmuştu…
    Üniversite eğitimim boyunca yanlışların sayısı azaldı, götürdüğü doğrular fazlalaştı. Bir zaman geldi; üç yanlış bir doğruyu götürür oldu, bir zaman geldi iki yanlış bir doğruyu götürdü. Okul bittiğinde; neredeyse bir yanlış bir doğruyu götürür hale gelmişti. Yine de çok eğlenceliydi üniversite yılları.

    Hayatta böyleydi…
    20 li yaşlardı benim için. Artık yanlışların keskin bir şekilde doğruları götürdüğü bir dönemdi… iş güç telaşının başladığı zamanlar. Ve tabii gelecek kaygısınında!

    En kötüsünün bu olduğunu sanırdım…
    Yanılmışım!..

    Sonra lisansüstü eğitim geldi. Artık yanlışlar doğruları götürmüyordu… Daha beterdi; sınavlar ya hep, ya hiç türündendi. Bazen bir yanlış hayatınızı altüst edecek bir hiçe dönüşüyordu. Beş puan eksik aldığınız için bir dersi seneye tekrar almak zorunda kalıyordunuz. Bir yanlış bile değildi bu aslında ve götürdüğü doğru da değildi. Kocaman bir seneydi… Ya da yabancı dil sınavından almanız gereken notu bir soruyla ıskalarsanız; doktoradan ve doğal olarak işinizden atılıyordunuz. Artık yanlışlar doğruları götürmüyordu… Hayatınızı götürüyordu.

    Hayatta böyleydi…

    Bunun hepsinden kötü olduğunu sanıyordum…
    Yanılmışım!..

    Artık sınavlara girmiyorum.
    Kendi derslerimin sınavlarını yapıyorum. Belki doğru götürecek bir yanlış yokmuş gelebilir. Oysa tam tersi...

    Sınavlarımda yapacağım basit bir yanlışla tüm saygınlığımı, öğrenci gözündeki değerimi, hatta belki işimi kaybedebilirim. Nasıl soru sormuş, ters köşeye yatırmış hepimiz çaktık dedirtmek için hiç işlemediğim, ya da önemsiz, kenarda kalmış yerlerden soru sorup psikopat bir hırs ile kendime olan saygımı kaybedebilirim. Lakin bunun hiçbir önemi yok. Çünkü asıl önemli olan, benim yanlışımla başkalarının ne kaybedeceği…

    O dersten yanlışımla kalan öğrencinin kaybedeceği bir sene, belki bursu, belki anne babasının ona olan güveni, ya da o öğrencinin eğitim, bilgi, doğruluk gibi birçok değere olan güveninin; yani çok önemli doğruların kaybı…

    Bazen de ÖSYM nin yaptığı sınavlarda salon başkanı olarak sınavı koordine ediyorum. Daha hassas bir durum. Tek bir fısıltı belki o gencecik beynin bir soruyu yanlış yapmasına ve geleceğine malolacak. Ya da ben yanlış bir işaretleme yapınca kâğıdında, tüm sınavı geçersiz sayılacak. Benim küçük bir yanlışım, kendi açımdan birçok doğruyu götürmenin ötesinde bir başkasının hayati doğrularını ortadan kaldıracak. Geleceğini, umutlarını, hayallerini...

    Hayatta böyle…
    Artık yaptığım her yanlış sadece benim doğrularımı götürmüyor. Daha kötüsü başkalarının doğrularını da götürüyor.
    Ve bu yüzden hiç yanlış yapmamam gerekiyor.

    Bugün sizlere doğrular üzerine nutuk çeken onca mutsuz bilmişe inanmayın.
    Sizlerin büyük bir çoğunluğunuzun hala yanlış yapma hakkı var…
    Ve bu yanlışlarınız doğrularınızı götürse bile; hiç çekinmeyin…
    Yanlış yaparım korkusuyla bir şey yapmaktan, ya da yaptığınız bir şeyin yanlış olmasından kaygılanmayın.
    Hem nereden biliyorsunuz ki yanlış olduğunu!
    Kullanın bu hakkınızı elinizdeyken, hem de sonuna kadar…

    Hatta;
    Başkalarının doğrularını yaşayacağınıza,
    Kendi yanlışlarınızı yapın…

    Çünkü bir gün kendinizden çok başkalarına zarar vermemek için, hiç yanlış yapamayacağınız zamana ulaşacaksınız.

    Ve inanın;
    o zamanda yaşamak hiçde eğlenceli değil…

    --spoiler--
    http://www.new.facebook.c...d=1015338903&index=14
    http://asp.selcuk.edu.tr/...web/goster.asp?sicil=3677
    1 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük