çocuk yine olurum da, çocukluğumdaki şeyler yok.
benim sorunum bu, özlemim de.
kokan çileği özledim mesela. hani kokmuyo artık, yarısı sapsarı zaten.
kokulu çilek de bulabiliyorum aslında mevsiminde, ısırdığımda inanamıyorum; kokuyo ama tadı yok...
annem kışın dondurma yediğim için kızsın istiyorum, vursun şaplağı popoya...
o da alışmış, kışın dondurma yemem normal geliyor.
mahalle aralarında çocuk sesi duymak istiyorum, sanal aleme kaymışlar onu fark ediyorum.
kuzenimin kızına istop diyorum garip garip bakıyor.
susam sokağını özlüyorum, ediyi büdüyü, minik kuşu...
heyecanla kurabiye canavarının küfeden çıkmasını beklemeyi...
bayramları da çok özlüyorum, bayramlıkları...
şeker kaplarını birleştirip uçurma yapmayı...
sarılıp yatmadım hiç ayakkabıma, kıyafetime keşke onu da yapsaymışım diyorum.
yerden kutu kola kapakları toplayıp jeton niyetine kullanmaya çalıştığım günleri...
elimi ayağımı bırakıp rampadan inerken bisikletten yuvarlanmayı...
dökülmeyen saçlarımı, ağzımı musluğa dayayıp su içmeyi, damacana siparişi beklememeyi...
üçüncü bir kıyafetin lüks olduğu günleri, 3 öğün düzenli yenen yemekleri...
bazen abimle kavga sebeplerimi... şimdi komik;
"işin bitmedi mi daha, ver şu bilgisayarı"
kışın çizmelerimin içine poşet geçirmeyi...
anneannemin dizine yatıp saçımı okşatmayı...
şimdiki çocuklar büyüyünce ne özler? hiç görmediler ki o güzel günleri...
bilmezler ve özlemezler.
zaten teknoloji de ilerlemiş olur... onun da ilerlemişi makbul.