atatürk ün diktatör olduğu gerçeği

entry171 galeri video1
    5.
  1. Mustafa Kemal'in cumhuriyet dönemi siyasal yaşamındaki rolününden çıkarılabilecek bir gerçekliktir. ifadesinin ardından derhal yeni tartışmalar başlar zira bir kısım insan bunun gerekli olduğunu zaten ülkede o zamanlar Atatürk ve çevresinden gayri herkesin "gerici" olduğunu düşünmektedir. Bunun böyle olmadığı pek çok noktaya dikkat çekilerek gösterilebilir. Mesela, resmi tarih kitaplarında "gerici" yaftası yapıştırılan 1. ve 2. TBMM'deki ikinci Grup, Atatürk ve çevresine eleştirilerini hep demokrasi dışı davrandığı iddiası üzerinen yapmış, ve ısrarla, ülkedeki reformların gerçekten demokratik yöntemlerle yapılabilirliğini savunmuştur.

    Ancak özellikle 1925'ten sonra, ikinci dünya savaşı sonunda kapitalist demokrasilerin zaferine değin Türkiye'de çoğulculuk bastırılmış, dernekler ve sendikalar kapatılmış, hatta bir dönem CHP il başkanları vali yapılarak açıkça faşist devletlere özenilmiştir.

    2. Dünya savaşı sonrası Türkiye Batı tarafında yer alınca, "canım zaten biz demokrasiye zemin hazırlamak için böyle sert tedbirler aldık, Atatürk diktatör gibi davranmasaydı ülke bu kadar ilerlemezdi" savunması kurgulanmıştır. Oysa o zamana kadar genç cumhuriyetin hemen hiç bir belgesinde demokrasi kelimesine dahi rastlanmaz, hiç bir yerde ileride kurulacak bir çoğulcu demokrasiden söz edilmez. Atatürk'ün dönem itibariyle ve çevresindekileri bir rekabet içinde tutarak fazla palazlanmalarını önlemek amacıyla kurdurduğu yapay parti denemeleri de yine ikinci dünya savaşı sonrasında, Türklerin demokrasi isteğinin gerekçesi olarak sunulmuştur. Oysa bizzat Atatürk'ün kaleme aldığı Vatandaşlık Bilgisi kitabında demokrasi kelimesi geçmez, demokrasi anlamına gelecek ifadeler de pek yoktur, buna karşılık bol bol otoriter ifadeler bulunur. (Bütün bu eleştiriler S. Nişanyan'ın Yanlış Cumhuriyet kitabında da özetleniştir)

    Ayrıca Atatürk'ün diktatörce tutumu olmasaydı bu kadar ilerleyemezdik diyenlerin hemen hiçbirisinin 20. yy başı Osmanlı'sı hakkındabir fikri yoktur. O dönemde yapılan ilerlemeleri görmez, o dönemde dönen modernleşme tartışmalarını bilmezler. Oysa ittihatçıların Osmanlı'yı savaşa sürükleyen kanlı diktatörlüğü öncesi ve Abdülhamit'in kansız diktatörlüğü sonrası ara dönemde, Osmanlı bugün için bile son derece demokratik gözüken ve ilerlemeci bir dönemi, başlarında Atatürk de olmadan yaşayabilmiştir. (KAdınlara seçme-seçilme hakkının verilmesinin ya da kıyafet devriminin Atatürk'ün icadı olduğunu, daha önce Osmanlı'da hiç kimsenin bu fikirleri tartışmaya bile cesaret edemediğini düşünenleri, Lise 2 inkılap tarihi kitabının ötesine geçmeye, gerçek tarih kitabı okumaya davet ediyorum bu arada)

    Peki buradan Atatürk'ün yaptıkları kötü olmuştur sonucu çıkar mı? Sanmıyorum, Türkiye'nin bugünkü durumu hiç de fena değil. Yine de, bugün yaşanan olumsuzluklarında kaynağının o dönemin yanlış, muhalefeti ve fikri çoğulculuğu tanımayan, gereksizce sert politikaları olduğunu düşünüyorum. Mesela, Güneş dil teorisine karşı çıkan darülfünun hocalarının kovulması ve yerine Recep Peker'in profesör atanması, bu yeni profesörlerle düzenlenen tarih kongreleri, veya Dersim bölgesinin Osmanlı'dan miras özerkliğini yok etmek için askeri operasyonlara girişilmesi ve masum-sivil ayırmadan katliamların gerçekleşmesi gibi (bkz: Darülfünun un Kapatılması) (bkz: Dersim isyanı) Yine de Atatürk'ün bize bıraktığı mirasın artıları eksilerinden çok daha fazladır. Sonuçta bir kahramanlık öyküsünün başındaki kumandandır o. Belki de yanlışlık o dönemde değil, o dönemi bir "asr-ı saadet" gibi okuyan, devlete-imgelere tapıcı zihniyetimizdedir. Belki yanlışa yanlış desek herşey daha iyi olacak, Atatürk'ün neredeyse tüm yabancı kaynaklarda bir diktatör olarak betimlenmesinin ne derece normal ve makul olduğunu anlasak Atatürk'le de barışmış olacağız.
    4 ...