"Haddi zatında Osmanlı vatansız, milletsiz bir devletti. Milleti de vatanı da yoktu. Osmanlı yıkılınca milletin kim olduğu, vatanın neresi olduğu Osmanlı tarafından değil de "Millet" tarafından tekrar tayin edildi. Ama son zamanında "Osmanlının Türksüz islam'ı" kendisini kendi eliyle yaktı. Bu daha sonra Türkiye'de Cumhuriyet'ten sonra Türk olmayanlara örnek oldu. Bugün Türkiye'de Müslüman olduğunu söyleyip Türk olmadığını, kesinlikle Türk olmadığını söyleyen bir sürü grup, cemaat, etnik yapı ortaya çıktı. Bu Osmanlıdan kalan bir şey, zihniyet. Osmanlı da Türksüz isam'ı savunuyordu. Ama istiklal Harbi'nde bu toprakları "Türk'lü islam'ın" savunduğu ortaya cıkınca Türksüz islam'ı savunanlar hayal kırıklığına uğradı. Demek ki Türsüz islam kimin işine yarıyorsa kafirlerin ve münafıkların istediği islam ona (kafire ve münafığa) hizmet ediyor. Mesela; Pakistan'da ve Hindistan'daki islamiyet ingilizlere ve Avrupa'dan gelen sömürgecilere herhangi bir güç, mukavemet gösteremedi. Çünkü orada islam'ın gazayla savunulacağı fikri henüz kavranmamıştı. Orada insanlar hala eski gelenekleriyle islam'ın sentezini yapmaya çalışıyorlardı. Orda kafirlerin ilerlemesi çok zor olmadı. Ama bu topraklarda öyle olmadı, çünkü bu topraklarda islamiyet sadece gazayla savunulan bir şey olarak kavrandı. Kültürel, itikadi vs. bir zenginlik olarak kavranılmadı. Bugün tam tersi olduğu savunulmaktadır. Türkiye'de bunun bayiliğini yapan bir sürü insan türedi. Kafirlerle çatışmayacaksın veya aklının ucundan bile geçirmeyecek; maksimum seviyede anlaşma, uzlaşma yoluna gideceksin. Bunun kimin lehine kimin aleyhine olduğu iyice ortaya çıktı. Türkiye'de kafirleri çağıran, Türk olmayan Müslümanlar türedi."
(i.M.D'nin "Türksüz islam Kimin Neyi?" Konferansından;)