klişenin ne demek olduğunu, matbaacılıkla ilişkin olduğunu bilenlere pek lafım yok.
severiz klişeleri, şuraya bi' sadri tiradı bırakayım.
eski türk filmlerinde pek böyle olur, üzücü be.
--spoiler--
bir zamanlar biz de helal süt emmiş birini severdik abi.
deli divane olurdum onun için. daha gurbete düşmemiştim. o gemi senin bu gemi benim diyar diyar dolaşmamıştım o günlerde. altın bileziğim vardı, öylesine sanat ince tesviye. 350 lira haftalık alırdım abi. işte böyle tanıştık bir düğünde.
sonra gezinti yaptık efendicağzıma, birkaç gezme mezme, ezme dizme, baktım ölüyorum abi. sanki bir ton kömür düşüyor burama.
allah'ın emri peygamber efendimizin kavli dedim kapandım ellerine. anandan, babandan istiğim dedim, aa baktım, derhal renk değişti. ulan, hani beni severdin? dedim, hani bana ölürdün? dedim.
seviyorum dedi abi, ağladı. e yüzükleri alalım dedim, birkaç gün sabır dedi. sonra yeminler etti söz verdi, bak bir sabah buluşacağız kasımpaşa’da bizim sokağın başında dedi ve beyoğlu’na çıkacağız dedi abi. yüzükleri alacağız işte o sabah, sonra da tepeden inme böyle babasına gidecez. neyse, o sabah abi, ben dikildim bizim sokağın başına aynen fener misali böyle. baktım orada bir çocuk elinde bir mektup, osman abi sen misin abi? dedi, e he dedim, bunu bir abla verdi dedi mektubu uzattı iyi mi?
ne yazsa beğenirsin abi? bana her şeyi anlatmak istermiş ama cesaret edemezmiş, ayrı dünyaların insanlarıymışız, beni severmiş ama gene de biz mesut olamazmışız...
dünya dar geldi şehirde, baktım gece gündüz karıştı her şey böyle bulandı, rakı rengi oldu şarap rengi oldu ölüyorum anam dedim zor attım kendimi gemilere. bir ara kendimi denize atiğim dedim, bir arap vardı o kurtardı sonra deliliğe vurdum abi, işte sonra senlen tanıştım. sen, sen canım arkadaşım! şimdi öğrendin hikayemi abi.