Günümüzde Bulgaristan sınırları içerisinde bulunan Filibe'de doğdu (1874-1943). Babası Hacı Ali Rıza Efendi, annesi Zatiye Hanım'dır.
Hafız Sami'nin ilk olarak on dört yaşında ramazanda, Fatih Cami'nde okumaya başladığı mukabeleleri, daha sonra uzun yıllar Beyazıt ve Yerebatan camilerinde büyük kalabalıklar önünde devam etmiştir. Ayrıca güzel mevlüt okumaktaki maharetiyle tanınan Hafız Sami, Anadolu'nun bir çok yerinde mevlüt okuyup bu topraklarda derin izler bırakmıştır.
1912'de ruhunda beliren bir sıkıntı üzerine camilerde muntazaman okuma işlerine son vermiştir. 1936 yılında Gülhane hastahanesi'ne yatırılmış, bu sırada kulakları da işitmemeye başlamıştır. 26 Nisan 1943 tarihinde vefat etmiştir
osman cemal'in, hafiz sami hakkında yazdığı bir makaleden:
"Hafız Sami, otuz, kırk yıl içinde gelen mûsikî üstatları içinde cidden bir kudretti. Sesi bîr harikaydı. O, okuduğu zaman, güfteler ve kelimeler bülbülleşir, dile gelir, vaciâver, canrüba bir ahenk etrafa yayılırdı.
O, yalnız sesinin güzelliği ile meşhur olmadı. Alaturka musikide bölün mânâsiyle bir üstattı. Eski ilahi, beste ve sarkılan, usul ve ifade bakmamdan büyük bir kudretle okurdu. Eski alaturka musiki hakkında bilgisi çok derindi ve bu sahada çok titiz ve müşkülpesentti.
Ben Hafız Sami'yi, ilk defa 1321 (1906) rumî senesinde, Kartalda bizim evde, bir musiki ziyafetinde dinledim. Daha o zaman çocuktum, fakat, tanburun ağlıyan. gülen nağmeleri, kemençenin kahkahaları, kalbimi gıcıklıyordu.
O gece Hafız Sami ne kadar içli ve hazindi. Nağmeler, hançeresinden bir çağlayan gibi berrak ve dilber çıkıyor, kıvrılıyor, bükülüyor, yerden göğe yükseliyor, gökten yere iniyor, denizlerde çapkın ve şakra" akisler bırakıyordu.şimdi, şu dakikada, o berrak, ilâh!, seyyal ve kelimeleri dile getiren sesini duyuyor gibiyim! Ve dinleyenlerin, zavallı babacığımın ağladığımı görüyorum. Bundan sonra Hafız Sami'yi çok dinledim. Musikiye merak sardırdığım için, can kulağı île ve alâkayla takip ettim. Ve o, bizim evin ayrılmaz bir musiki rüknü oldu."