yeni bir yazar olsa, çok gelecek vaadediyor, derdim ama hiç de yeni sayılmaz.
Güncel edebiyata pek hakim değilim, zannederim, o nedenle güncel bir şey okuduğumda yaşar kemal, fakir baykurt, knut hamsun, tolstoy, dostoyevski, aytmatov vs harmanının zihnimde yarattığı bir edebiyat zemini ortaya çıkıyor ve güncel olanı bu mikyasla ele alıp ham görme eğilimindeyim. Halbuki ne büyük haksızlık!
bunun, nostaljiye geçilen iltimastan ziyade, 19 ve 20’nci yüzyılın edebiyat yapmaya daha elverişli olduğuna yönelik bir ön kabulle ilişkili olduğunu fark ettim.
Zira, muhayyilemde o dönem, daha kök sorunları tespit etme ve bunlara çok daha cüretli çözüm üretme dönemi.
Şimdi kim olduğunu hatırlamadığım birinin bir saptaması vardı; insanlar dünyanın veya insanlığın yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığı armegeddon konulu filmlere bu denli ilgi duymasının sebebi, mevcut şartlarda kapitalizmin tamamen ortadan kalkması için makul hiçbir yol göremeyip her şeyi sıfırdan başlatacak uçuk ihtimallere özlem duymalarıyla ilgilidir, diyordu.
21’inci yüzyılda müesses nizama ve devrin ezici şartlarına bu denli eklemlenmişlik ve bu şeraite içkinlikle herhangi bir soruna işaret etme yahut buna çözüm üretme iddiası ne denli kuvvetli olabilir ki, düşüncesi bu devrin edebiyatını da çaresiz görmeme sebep oluyor.
Tolstoylar, dostoyevskiler gibi sözler söylemek kimin haddine ki şimdi?
Yahut ancak tali bir unsur derekesindeki insan, anaakıma mugayir ne önerebilir ki?
Hani kafkaesk bir karamsarlığa tutunsa dahi neyi mimleyebilir şu şartlarda?
Zor zamanlar güçlü insanlar yaratırdı hani? Zor zamanları idrak edemeyecek denli zamanın aparatı haline gelmiş insanlar ne yaratır ki?