ana-okulundan sonra çocuğu, -işyerime yakın- lakin hac mıntıkası-otellerin içinde kalmış "ajyat ibtidaiyye" adında bir ilkokula verdiler. baktık olmuyor (hac mıntıkası dışında) eve yakın bir okula naklini talep ettik ve kabül edildik. bu seferde "ayiz saati" adında -çocuğun hocası olan- suudlu muallim, -yapıştı- "- illaki çocuğu almayın, burada devam etsin?" deyu ısrar etti. -baktıki- bizi ikna edmiyor, bu seferde "- ya şeyh, ma nesiyt minni(beni sakın unutmayın?)" deyu rica-minnet ederek, ısrar da bulundu?
"- ayiz hoca, çocuğumuza ve bize muhabbet etmene minnettarız ve verdiğimiz söz üzre, unutmayız-unutamayız?"
amma velakin; "âli-suud denen, kabileci güruhun"da, -ecdâdı dörtyüz-küsür yıl "haremen eş-şerifeyn"e hizmet etmiş "azîz türk milleti" evlatlarını "ecnebi(yabancı?)" yaftasıyla tazir etmesini de, unutmayız-unutamayız?.
((bizde "ecnebi" lafzı, gayr-i müslimler -müslüman olmayanlar- için kullanılır?))
-mevali(köle)- demişler kesmemiş, taziri "ecnebi" demeye kadar vardırmışlar? er yada geç "hesabı" mutlaka sorulur, temin ederiz?.