Ortaçağ din ve tanrı algısının bilimperestlik karşısında tutunma şansı yoktur.
hakikat asla değişmez; ama insanın hakikat algısı zamana, döneme göre değişkendir. ortaçağ insanının tüm o kutsallıklar, tanrı, cennet, cehennem, melek tasvirleri, kutsal din adamları sınıfının önderliği vs. şeklindeki hakikat algısının artık miadı dolmuştur.
batı kendi içinde bu devrimi yapıp ortaçağ din algısını büyük ölçüde tasfiye etmiş durumdadır. doğu ise yenilgi üstüne yenilgi almasına rağmen, ortaçağ kafasından çıkmayı reddetmektedir. ancak bu direncin bir sonucu olmayacaktır maalesef. mağlubiyet kaçınılmazdır. bugün imam hatipli gençler dahi kendilerine empoze edilen demode öğretiyi kabullenemiyorlar bir türlü(yakın bir arkadaşımın eşi, akp’li kodamanların çocuklarının devam ettiği bir imam hatip lisesinde öğretmen olarak çalışıyor. ondan taze haberleri alabiliyorum).
sen hakikati 21. yüzyıl insanının algısına göre yeniden açamazsan, onu yüzeysel de olsa başarmış olan bilimperestler karşısında tutunman mümkün olmaz. deccalın tek gözü kördür; yani basireti yalnızca madde ve onun latif hali olan enerji boyutlarını görür; ama melekût/nur boyutunu göremez. felsefe dediğimiz ekol dahi deccalın bu tek yönlü algısının neticesi olarak ortaya çıkmıştır. zannedilenin aksine “bilim”, felsefeden ayrı bir olgu değildir. bilim dahi felsefeye dahildir.
batının felsefesi ve onun bir şubesi olan “bilim”, hakikatin suretidir, kabuğudur ve nur boyutuna erişecek kadar bir derinliği yoktur. eksik olan hakikat, hakikat değildir; belki de en büyük yalandır. bu nedenle sözü edilen yüzeysel kemalatın babasına, deccal-ı kezzap(yalancı deccal) diyoruz.
hz. isa gelip de deccalı boğazlayana kadar, insanların dinden(din=ortaçağ hakikat algısı) gittikçe uzaklaşması kaçınılmaz bir gerçeklik gibi görünüyor. aradaki bu zorlu fetret devrinde imanını koruyabilene ise aşk olsun, selam olsun…