H: şimdi niye söylüyon bunları? Başıma böyle şeyler geldiği için acıyon mu bana? Ha? Acıdığın için mi söylüyon sen bana bunları?
E: ne alakası var harun ya? Ben sana niye acıyim ki? Ben senin için kaygılanıyorum..
H: sen benim için kaygılanma eda. Çok sağ ol ama sen benim için kaygılanma. Benim çok sevdiğim arkadaşlarım var, ben kötü bi şey olduğu zaman onları arıyom onlar senin yerine de kaygılanıyo benim için. Sen bana sakın acıma!
E: ben sana acımıyorum ki. Yani ben seni.. acımıyorum sana..
H: ya sen şimdi niye arkadaş olmak istiyon benimle? he? şimdi niye arkadaş olmak istiyon eda benimle? ya ben senin için elimden gelen her şeyi yaptım. sen de biliyon, her şeyi yaptım. o sinemaya gittiğimiz günü hatırlıyon mu, ben nasıl heyecanlıydım. sonra sırf sen istiyon diye, yes-no kalmasın, daha iyi ingilizce öğrenim diye gittim ingilizce çalıştım 6 ay. sabahları vocabulary, akşamları grammer. hala ya, hala senin gözüne giriyim diye, o sarı cevdet’le bizim aslı’nın ilişkisine izin veriyom. sen naaptın? ben bunların hepsini yaptım! ben, harun sinanoğlu olarak bunları yaptım. peki sen, eda kaya olarak naaptın? naaptın bi söyle? hiçbi şey yapmadın. ya senin için sevgisinden ölecek, her şeyi yapacak olan adama bi şans vermedin, gittin o selim malını sevdin. sevdin de ne oldu? ona şans verdin, onunla beraber oldunuz. sonra seni aldattı. sonra sen bi şans daha verdin. ona iki şans verdin bana bi şans vermedin..