babaannemin hazırladığı bir yemeği tadamadım hiç. dağınıklığımı toplayan bir babaannem olamadı benim.
tüm hayatı yatağından ibaretti onun. bizim babaannemli anılarımız bir divan üzerinde kurulu. oyunlarımızda o divanda, sohbetlerimizde. bir ikide gözü yaşlı seyahatler canlanıyor gözümde. fazlası yok...
'Allah'ım bana bakanlara kolaylıklar ver.' di onun en büyük duası. birinin vefatını duyduğunda benimde sıram gelse derdi hep. gitsem derdi. gitsem, sizde rahat etseniz bende...felçli bedeni dahada eğilirdi bunları söylerken. gözyaşlarını saklamayı babam ve amcam gibi beceremedi hiç. dışarı akıttığı gözyaşlarını yastığının altındaki mendiliyle sildik biz, ya içine akıttıklarını...
'gidemezsin, göndermem' diyordum. 'daha büyüyünce sana dolma yapıcam.'
'görmem ben o günleri, bir kere öp o bana yeter' diyordu. küsüp öpmüyordum. 'iyi be ölürsen öl, bizde seni bahçeye gömeriz, dolmayıda ordan kolunu uzatıp alırsın, aspirininide veririz'. diyordum. çocukluk saflığı işte.
işte böyle bir şey babaannenin ölmesi. gece gece gözyaşlarıyla entry girdirir.
10 günde geçse 10 yılda geçse acısı hep taptaze, hep aynı. tıpkı dedenin ölmesi gibi. burda kavuşamadılar ama inşallah orda birliktelerdir. canlarım, dualarım sizinle...