fuck me baby one more time

entry2 galeri
    1.
  1. 2016 yazı. Bodrum kalesi tadilata girmeden önceki son sezon sanıyorum. bu arada tekrar ziyarete açılmış diye duydum ama gitmedim. çok ören yerine gittim ama bodrum kalesi ve su altı arkeoloji müzesinin yeri bende ayrı. bu anlatacağım tecrübe bunu sadece perçinledi.

    iskandinav olduğunu düşündüğüm üç kadın ve bir erkekten oluşan bir grupla denk geldik. aynı tempoda yakın bir mesafeyle yürüyorduk. içlerinden biriyle bir sergilenen eserlere bir birbirimize bakıyorduk. bakışları ilk anda etkiledi. daha sonra erkek olan elimdeki filmli kamerayı gördü ve sohbet etmeye başladık. yok işte ne marka film kullanıyorsun, nerede yıkatıyorsun vs. dedim filmlerimi kendim yıkıyorum, kimseye güvenmiyorum. gözleri açıldı. meğer bunlar da nothingham'da mı middlesex'te mi neydi fotoğraf okuyorlarmış. iskandinav da değil ingilizlermiş. sohbet uzadı, bir yandan da birlikte geziyoruz. tam bazı batıklardan çıkmış amforalara bakarken ağzımdan bakla çıktı. buradan sonra senin ekipten ayrılabilir misin? birlikte bir şeyler yapalım.

    birlikte geldik, birlikte geziyoruz bilmem ki vs. gibi kaçamak ama bir yandan da olacağı var havası veren cevaplardan sonra zorlamadım. arkeoloji müzesini de beraber gezdik daha sonra benim ayrılmam lazım, yarın neler yapıyorsunuz diye tüm gruba sordum. denizde olacağız dediler. nereden giriyorsunuz dedim, anlamadılar. yani burada kalıyor ve buradan mı denize giriyorsunuz dedim, yine anlamadılar sanıyorum ama evet vs. dediler. dedim sizi yarın bu yarımadanın en güzel yerine götüreceğim, iletişim alalım. benimki tam niyetlenecekken çocuğa gittim, numaramı verdim ve çağrı yaptı.

    ertesi sabah mesaj attım. gelmek istediklerini söylediler. dün ayrıldığımız yerden sizi alayım dedim. oradan aldım ve aspata götürdüm. bilen bilir, aspat'ta (şu an oraya bir otel dikildi gerçi) hizmeti ve yemeği çok kötü olan dandik bir işletme ama Türkiye'nin en iyi denizlerinden biri vardır. dedim burası biraz salaş vs. ama buralarda başka böyle deniz yok. ne kadar farkedebileceğini idrak edemediler o an için.

    vardığımızda denize girilmek için üstler çıkarıldı. gördüklerimden büyülenmiştim ama onun da bakışlarının benden başka bir yerde olmadığının farkındaydım. denize girdik, şok oldular. cam gibi tertemiz su, denizin dibindeki yatan yassı balıklar görünüyor. dedim Bodrum'un merkezi böyle bir yer değil. keyifli geçti deniz seansı. onla birlikte yalnız açıldık, suda sohbet ettik. her şey tıkır tıkır işliyordu.

    sonrasında pansiyonlarına gitmek istediklerini söylediler. yemek yiyebileceğimizi konuştuk. yanlarında eşya varsa misafirim olabileceklerini söyledim ama bunu söylerken gözlerim bir kişiye bakıyordu. artık mesajı net almıştı. otele gidip duş alıp buluşabileceğimizi söylediler.

    yemek için alternatifler düşünülürken son derece kısır baktıklarını gördüm. dedim adettendir size rakı içireyim. agora meyhanesinde tabii ki. o şiirsel şiirsel anlatılan yabancılar rakı içti bayıldı, yok şöyle oldu böyle oldu gibi şeyler yaşanmadı pek. rakıyı tanıtırken göstermek için bir kerelik ilk buz attım, kristalleşti çocuğun aklı gitti. iki tekten sonra kafayı da yapınca tüm gece kristalleşen rakıyı izleyip şaşırdı. biraz mal olduğunu söylemeliyim.

    sonrasında n'apıyoruz dediler. artık tamamen durumu bana bırakmış sürükleniyorlardı. rakıdan düşündüğüm kadar etkilenmediler. ancak sofrada tamamen birbirimize kenetlenmiş ve durum ortadayken bir diğeri gereksiz yakınlaştı gibi oldu. bunun ortamda herhangi negatif bir şey yaratmamış olması kafama bazı tilkiler çağırmadı değil ama dedim oğlum sakin ol, ortalığı karıştırma. olacağına varır.

    çıkıp maviye bir uğradık, bir yerlerde daha soft bir şeyler içmek gerekiyordu. berbat bir müzik vardı ama mekanı sevdiler. dedim boşverin. mandalin'e bakalım. orası neresi diye sordu saftirik çocuk. içtikçe boş yapmaya çok meyilliydi. içimden sanki şu ana kadar her yeri biliyordun da dedim. ama dışımdan yakın yakın, gelin dedim.

    iyi bir müzik vardı. yanlış hatırlamıyorsam Melis dağ. ekip de iyiydi, maviden falan iyi kötü tanışıklık olan tipler. hafiften bir kafa selamlaşması yaptık. etkileyici bir giriş olmuştu. orada artık yüksek sesten de sohbet edebilmek için birbirimizin kulağının dibine girer olmuştuk.

    oradan çıktığımızda saat 2'ye geliyordu. dingil fazlaca sarhoş olmuş, onun sevgilisi onu toparlamaya çalışıyor, flörtleştiğimle kolkolayım, diğeri de konu threesome'a mı gidiyor diye düşüncelere gark edip kafa karıştırmakla meşguldü. ne yapmayı düşünüyorsunuz dediğimde dingilin sevgilisinden tam beklediğim cevap geldi, bence biz otele gidelim, siz devam edecekseniz edin.

    işte şimdi üç kişi kalmıştık; o noktadan sonra doğrudan bu saatten sonra her yer çok gürültülü ve yorucu. balkonum deniz görüyor, bir şeyler içelim mi dedim. doğrudan gittik. evde bir kaç içki vardı, dilediğinizi alın dedim, bira almış vizyonsuzlar. ben de uydum, açtım bir tane. bir yandan da bir sigarayı birlikte içiyorduk. (anlayana) daha bir kaç yudum aldıktan sonra üzerimi değiştirmek için içeri girdim; merdivenlerden çıktım ve giyecek bir şeyler çıkardım. arkama döndüğümde oradaydı. dudaklarımız anında kenetlendi. hızlı ve hırçın hareket ediyorduk. her şey tutkulu ve şehvetliydi. tıpkı önceki gece hayal ettiğim gibi. karyolaya oturdum ve içime sıcaklık kaplatan o hamle geldi. yana uzanıp abajuru açtıktan sonra bir önceki gün müzede serçelimanı batığının orada uzaktan bana keskin keskin bakan o renkli gözleri bacaklarımın arasından daha kısık ve daha çekici şekilde bakıyordu. çıkardığı sesler iştahını görselliğin yanında işitsel olarak da içime işliyor beni delirtiyordu.

    epey seviştik, inlemeler, çığlıklar. bir ara karyola başını tutarken parmakları duvara sıkıştı, bu tempoyu bozsa da toparlandık. tüm geceki kibarlığım yerini hayvansı bir duruma bırakmıştı, o da bundan fazlasıyla memnun ve sürekli fazlasını ister durumdaydı. kalçalarındaki kızarıklıklar morluğa doğru yol alıyor, saçlarını daha sert çektikçe yüzünün aldığı o müthiş ifadeyi aynadan görebiliyordum.

    birlikte titredik. inanılmazdı. bir süre sessiz uzandıktan sonra odadaki lavaboya gitti. daha sonra döndü ve tekrar hamle yaptı. konsantre olacaktım her şey çok güzeldi. ta ki

    ''fuck me baby one more time'' diyene kadar.

    işte mandaline girerken yandaki catamaran'dan çalan o Britney Spears şarkısı o kafanın ve adrenalinin de etkisiyle kafamda saçma şekilde çalmaya başladı. o absürt duruma takıldım ve komiğime gitti; şarkıyı kafamdan atmaya çalışmakla ve o komik hissiyattan uzaklaşmaya çalıştıkça daha da saplandım. günün yorgunluğu, alkol vs. ve 10 dakika önceki sevişmeden sonra da ereksiyon olamadım.

    uğraştı, gerçekten uğraştı. olmamasını çok da anlayamadığım bir şekilde kişisel karşıladı, canı sıkıldı. kıyafetlerini alıp odadan çıktığında esas yıkımla karşılaştım. diğeri de odaya gelmekteydi ve ''boşver, gidelim'' dediğini duydum. toparlanıp aşağı indiğimde ''taksi çağırabilir misin'' dediler.

    ilk mff tecrübem alkol vs, apaçi müzikleri çalan bir catamaran bar ve Britney Spears yüzünden direkten döndü.

    beyler size tecrübem, bazı günler vardır; kendini hissettirir. kendinizi fazla yormayın, az için. Britney Spears da kafanızda dönerse çok takmayın. şarkının ritminde takılın gitsin. tecrübeyle sabit.
    1 ...