kadınla erkeğin farkı

entry139 galeri
    139.
  1. bir söz vardır. "kadınlar hiç gitmeyecekmiş gibi sevip, hiç sevmemiş gibi giderken; erkekler her an gidecekmiş gibi sevip hiç gidemezler."
    en iyi saptamalardan biri olsa gerek.
    şu bir gerçek ki kadının severken büründüğü fedakarlık hali kıyas kabul etmez derecede büyüktür. erkekler bu konuda seven bir kadınla fedakarlık yarışına giremez; ama sorun bunun altyapısında başlıyor.
    çünkü erkek cinsinin sevgisinde çıkar sabitinin yeri çoğunlukla yok. hatta erkek neden sevdiğinin üzerine bile düşünmez. sorsan neden sevdiğini bile bilmez. öyle olmuştur sever.
    kadının ise sevgisinin altında daima bir giz vardır. bir gelecek planı, bir potansiyel, bir yatırım adına başka ne derseniz.
    bevery hills'te kendini pazarlayanından bir afrika kabilesinde baldırı çıplak ritüelini gerçekleştirene.. dünya üzerinde hangi kadın topluluğunu incelemeye kalkışsanız bulacağınız bulgular aynı olacaktır.

    kadınlar kazançlarını korumak üzerine evrimleşmiş bir tür. bunu jared diamond'dan geoffrey miller'e pek çok kişi yazdı.
    erkek doğasının riske düşkünlüğü ve kadın doğasının garanticiliği gerçekten araştırılmaya değer bir alan. bu konuda yeterli makale bulamadım hiç. kendine akademisyen diyenler bu defa uyumayın.
    kadınlar bu doğası gereği tüm kazançlarını ya da kazanç saydıklarını kaybetmemek için severken inanılmaz fedakar olurlar. biz erkekler çoğunlukla bunu ay canım ya bak nasıl fedakarlık yapıyor falan diye değerlendiririz; ancak olan şey daima kadının erkekte gördüğü potansiyeli ve yatırımını korumasından ibarettir.
    işin çirkinleşmeye başladığı nokta ise kadının sevgisini kaybettiği, sevmeyi bıraktığı; daha doğrusu hipergaminin kendisine şahsi özünün daha fazlasına ulaşabileceğine inandırdığı yerde ortaya çıkar.
    bu noktada o fedakar, bir zamanlar bir bütün olduğunuzu düşündüğünüz, kendini size adayan dişiden eser kalmaz. hatta onun size yabancılaşmasının hızını mantığınız almaz. aklınız nasıl sorusuyla tecavüze uğrar.
    erkek türü ekseriyetle böyle değildir. biz bir kadından ayrılırken hatta ondan ayrıldıktan sonra bile değer vermeye devam ederiz. "arama beni istemiyorum, çık git hayatımdan" vs. dese bile yine gider yanında oluruz. hatta istemediğimiz halde ilgili kadın iyi olana kadar son darbeyi indirmeyiz.
    oysa kadın türü; bitiyorum, tapıyorum sana dediği kişiyi bile sevmeyi bıraktığında direkt olarak toprak altına gömer.
    erkeği ile kaç yıl kaç zaman geçirdiği fark etmez. sevgisinin bittiği noktada artık ölseniz dönüp bakmaz, yansanız bir bardak su vermez. severken sizden çok daha vefakar olan bu canlı artık tanıyamayacağınız kadar acımasızdır. öldüğünüzü öğrense mimiği bile kıpırdamaz.
    bir başka dalı tutmaya görsün yıkıcılığı rakip kabul etmez. bunu ona daha öncesinde anlatsanız bile anlamaz. çünkü doğası mantığından ötedir.
    işte bu pragmatist yapı, bu makyavel davranış kadın doğasının özüdür.
    kadının hipergamik evriminin son halkasıdır.
    insanlık toplum baskısı denen şey ile bunu bir süreliğine zapt altına almıştı; ancak kadının gerçek doğası ataerkil düzene geçtikten sonra asırlarca baskılanmış olsa da günümüzde tekrar zincirlerini kırdı ve hiç olmadığı kadar öğütücü artık.
    keza kadınların rasyonel olarak haksız oldukları noktada kendilerini duygusal olarak haklı görme dürtüleri de direkt cinsel seçilimin getirdiği sonuçlara ilişkindir.
    ancak tüm bu anlattıklarımı cinsel seçilim ve insan evriminin sonuçları içerisinde açıklayabilsem de kadın türünün hala erkeğini bir başkası için terk ettiği ya da aldattığı durumda suçunu kabul etmek yerine haklı çıkmaya çalışarak karşıyı suçlaması ya da bahaneler üretmesinin uğraşını açıklayacak bir temel bulamadım henüz.
    -belki karşıyı şeytanlaştırarak kendini aklama, belki duygusal ya da cinsel yetersizliğe sığınma-

    ve şu an kadınlar için sevgilisi kim ve ne olursa olsun, ne kadar severse sevsin hipermagik olarak yönelebileceği daha iyisi, potansiyeli daha yüksek erkek daima var artık. sosyal medya ile bu kapalı sınırlar da aşıldı, ilişki ekosistemleri de çöktü. daha iyisi olmasa bile olmasını düşündürecek nedenler var. bu koşullarda erkek türü ya genç yaşta evlilik yapıp bu saçmalığın dışına çıkacak ya kendi hemcinsi arasında yükselip zirvede yer alacak ya da gelinen bu noktada sadece bıyık altından gülüp acıyarak kendi keyfine bakıp geçecek ki zaten evlilik kurumu da ölmeye yüz tutuyor. erkekler ister bilinçli ister bilinçdışı bu gerçeğin farkına varıyorlar.

    (bkz: erkeklerin evlenmek istememe nedenleri)
    0 ...
bu entry yorumlara kapalı.
© 2025 uludağ sözlük