Lider doktrin teşkilat sorgulanamaz anlayışı bir düşünce sisteminin insanlara muhakeme yeteneklerini ortadan kaldıracak ve kendilerine ezberletilen müktesebatın haricinde her türlü farklı düşünceye zihinlerini kapatarak onları adeta bir robota dönüştürecek şekilde dikte edilmesidir.
totaliter rejimlerin vazgeçilmez öğesi olan endoktrinasyon, türkçeye beyin yıkama şeklinde tercüme edilebilir. devlet; okulları, hapishaneleri, askeriyeyi, medyayı ve kendi yarattığı organik aydın sınıfını sistematik bir biçimde propaganda aygıtları olarak durmaksızın kullanır ve bu şekilde vatandaşlara kendi ideolojisini dayatır. bunun sonucunda da zihnen hasta, düşünme yeteneğini yitirmiş, sadece itaat eden ve hemen hemen her konuda kendisine ezberletilenleri tekrar etmekten başka bir şey yapamayan bir toplum ortaya çıkar. tüm dünyada distopik bir devlet olarak görülen olan kuzey kore'nin kendi halkı tarafından çok gelişmiş ve herkesin imrendiği bir ülke zannedilmesi, tüm dünyada alay konusu olan liderinin de yine halk tarafından herkesin saygıyla karışık bir korku duyduğu büyük bir dünya lideri sanılması endoktrinasyonla mümkün olmaktadır. aynı şekilde, vatandaşların bu ülkeyi yöneten kore işçi partisi'nin ilke ve uygulamalarının dünyada varolabilecek en iyi siyasi sistemi meydana getirdiğine inanması ve bunu kabul etmeyenleri alçak, hain vs. olarak görmesi de yine endoktrinasyonun eseridir.
öte yandan, endoktrinasyonun ne olduğunu anlamak ve etkilerini görmek için kuzey kore'ye kadar gitmeye de gerek yoktur. türkiye'de de bir endoktrinasyon gerçeği vardır. son yıllarda bu az da olsa gerilemiş olsa da, türkiye'de devlet, mustafa kemal'in çok nadir yetişen bir dahi olduğu, yaptığı her şeyin doğru olduğu ve kesinlikle yanlış bir işe imza atmadığı, vatanı tek başına kurtarmış olduğu için tüm türk halkının hayatını ona borçlu olduğu, ortaya koyduğu prensiplerin asla değiştirilemez doğrular olduğu ve onu eleştirenlerin yahut sevmeyenlerin de vatan haini olduğu şeklindeki propagandasına yukarıda bahsedilen aygıtları kullanarak yüz yıldır devam etmektedir. bunun sonucu olarak da, ortaya akıl ve mantıkla ilişkisini kesmiş, hayatındaki tek amacı mustafa kemal'in ilkelerini yaşatmak olan ve başka her türlü fikre karşı çıkan garip bir kitle çıkmıştır. her türlü toplumsal soruna çözüm önerisi olarak üzerinde kafa yorulmuş bir fikir sunmak yerine mustafa kemal'in bir sözünü söylemek, ülkeyi şu an o yönetiyor olsa her şeyin çok güzel olacağına inanmak ve o ne söyledi ve yaptıysa her daim en doğrusu olduğuna inanmak türk toplumunun maruz kaldığı ağır endoktrinasyonun bir sonucudur. bununla birlikte, kemalizm çeşitli sosyolojik, siyasi ve ekonomik sebeplerle toplumun derinliklerine tam olarak nüfuz edemediği için endoktrinasyondan kendilerini kurtarabilenlerin sayısının da epey fazla olduğunu kabul etmek gerekir.
endoktrinasyondan kurtulmak kolay değildir fakat imkansız da değildir:
- öncelikle, kişinin bir takım iç (akıl ve vicdan) ve dış (başka insanların fikirleri) uyarıcılara ihtiyacı vardır. kişi bu uyarıcıları dikkate aldığı takdirde, ortada bir "sorun" olduğunu zihninin derinliklerinde fark edecektir.
- bundan başka, kişinin yıllardır kendisinin beynine zerkedilenlerin büyük ölçüde yalan olduğunu kabullenmenin yaratacağı şoka ve toplumun büyük çoğunluğundan farklı düşünen biri olmanın getireceği yalnızlık hissine dayanabilecek kadar güçlü ve olgun olması gerekir. eğer bu olmazsa kişi vicdanen rahatsız olsa bile kendini yalnız hissetmemek için kendini kandıracak ve açık gerçekleri görmezden gelerek yalanlarla dolu küçük dünyasında yaşamaya devam edecektir.
- daha sonra, devletin yaptığı propaganda dışında hem kendi ülkesinin hem de diğer ülkelerin tarihi, devletleri, toplumları hakkında gerçek bilgilere ulaşması gerekecektir. çünkü insan içinde yaşadığı toplumu başka toplumlarla, içinde yaşadığı çağı da ancak geçmiş zamanlarla kıyaslayıp çıkarımlar yapabildiğinde gerçekten kendi toplumu, tarihi ve devleti hakkında sağlıklı yorum yapabilir. işte bu yüzden, totaliter bir rejime sahip devletler, vatandaşların okuyup öğrenmelerinden, düşünmelerinden, sorgulamalarından ölesiye korkarlar. kendi iktidarlarının devam edebilmesi için, yukarıda bahsedilen aygıtlarla propaganda yapmanın yanı sıra, bilgiye ulaşmak için kullanılabilecek diğer bütün yolları da tıkarlar. geçmiş zamanlarda kitap ve ansiklopedi yakmak, günümüzde ise internet yasakları bu duruma örnek gösterilebilir.
şunu da eklemek gerekir ki, endoktrinasyona maruz kalmış toplumların ruh sağlığı yerinde bireylerden oluşan toplumlarda asla görülemeyecek, dışarıdan bakan birine son derece tuhaf ve komik görünmesi kaçınılmaz olan bazı pratikleri vardır. fakat bu tür toplumların üyeleri kendi durumlarının bilincinde olmadıkları için dışarıdan ne kadar anormal göründüklerinin farkında değildirler. bundan dolayı da bu pratikler onlara göre son derece normaldir ve hatta gerekliliktir. örnek olarak yine kuzey kore ve türkiye verilebilir.