Aydın Boysan rakıya başlamasının 70. yılı nedeniyle kaleme aldığı "Şerefe" adlı kitabında bu basit görünen mezeyi öyle bir anlatmış ki: "Yoğurt bir tahta kaşıkla su katılmaksızın çevire çevire iyice karıştırılacak. Karıştırırken yüzde 7 oranında sızma zeytinyağı damla damla yoğurda katılacak. Öyle ki, yağ cacığın üstüne çıkmayıp, tümüyle yoğurda yedirilmiş olacak. Soyulmuş hıyarlar bir yanda dururken diş sarmısaklar bir havanda dövülüp sübye kıvamına getirilecek.
En önemli nokta, tuzlanan hıyarların asla yan tarafından doğranmaması. Bir elde tutulan hıyar sürekli döndürülürken, öteki eldeki keskin bıçak hıyarın uç tarafına eğimli biçimde girerek çentikler açacak. Öyle ki sürekli döndürülen hıyarda oluşan incecik,uzunca yongalar yoğurdun içine kendiliğinden düşecek. Ayrıca kırmızıbiber, az karabiber harmanlanıp cacığın üzerine serpilecek. Bu nefis karışım sofraya getirilmeden önce 3 saat süreyle buzdolabında bekletilecek."
Yani cacığa bile bu saygıyla yaklaşılınca kafamızda anlamını yitiriyor ve itibarı artıyor.