muhteşem bir yazar olarak tarif edebilirim onu!
benim en sevdiğim yazar.
''vahşetin çağrısı'' ile girdi hayatıma... ''beyaz diş'' olarakta bilinir..
sonra ''denizin çağrısı''...
sonra devam ettim...
son okuduğum ise ''intihar'' adlı hayat hikayesinin çok eski basımı...
sayfaları sararmış, mavi ciltli çok eski bir basımı...
o insanı çok iyi anlatır, insanın yaptıklarını ve beraberinde iç sesini..
varlıkların yaşadıklarını ve bunun iç dünyalarında karşılıklarını serer önünüze...
''intihar'' isimli roman da tam da böyle bir yaşamsal ve içsel bir çırpınışı anlatmış...
ne kadar birbirlerine geçtiklerini anlatmış...
yaşananlar ve hissedilen duygular bütününün bir yaşamı nasıl etkilediğini aktarmış...
duygular yaşamı ve ardından yaşanılanlar yeni duyguları ve yeni yaşanmışlıklar...
bazen bir içsel direniş, vazgeçiş, değiştirme, değşime çabası...
bazen teslimiyet...
bazen sürükleniş...
o kadar insanı anlatmış ki...
okurken beni nereden tanıyor bu kadar iyi dedim çoğunlukla.
bunu o kadar iyi yapar ki tüm kitaplarında...
vahşetin çağrısında bunu bir kurt köpek, yaşamına ve davranışlarına...
kaderi ve o kaderin şekillendirdiği yeni kaderini..
denizin çağrısı ise başka bir baş yapıt...
bir çocuk evden kaçar, denizlerde gemilerde çalışır ve evine geri döner...
hikaye basittir. fakat bu basit hikayenin içerisinde şekillenen duygular ve yaşanmışlıklar bütünü başyapıt yapar romanı...
insanı anlatırken yüzünü anlatmaz jack landon, ellerini anlatmaz...
onları, yaşanmışlıkları ile, duygusal karşılıkları ile anlatır...
bir çiçeği anlatmaz o. o çiçeğin zaman, yaşam ve duygusal karşılığını da anlatır...
hiçbir romanını okurken sıkıldığımı veya zorlandığımı hatırlamam.
efsane tadı damaklarda kalan bir yazar...
henüz okumamışlar, tanışmamışlar çok şanslı bence...