Leach'e göre, bir felaketle karşılaştıklarında insanlar verdikleri tepkilere göre üç kategoriye ayrılıyor: ilk sırada, felaketlerden kurtulmayı başarabilenler yer alıyor. ABD Havayolları'nın 1549 sayılı uçuşundaki yolcuların en kötü şartlarda hayatlarını kurtarmayı başarmış olmaları buna bir örnek. ikinci grupta, kaçınılması mümkün olmayan felaketlerin yol açtığı ölümler var. Bunlar 2004'te Güneydoğu Asya'da tsunamide ölen 200 bin insanın pek çoğu gibi hayatta kalmak gibi bir şansı olmayan insanlar. Üçüncü grupta ise, aslında yaşayabilecekken, gereksiz yere ölen insanlar yer alıyor.
Sayısız felaketi inceleyip insanları bu felaketler karşısında verdikleri tepkilere göre gruplandırdıktan sonra, Leach, 10-80-10 kuramı olarak adlandırılabilecek bir sonuca vardı. Bu kurama göre, yüzde 10'umuz bir felaket anında nispeten sakin kalarak mantıklı düşünebiliyor. Bu, tepedeki yüzde 10'luk grup, ABD Havayolları'nın uçuşunda sorumluluk alıp diğer yolcuların uçaktan tahliyesini sağlayan birkaç yolcu gibi lider kişilikler.
Leach, büyük çoğunluğumuzun ise -yaklaşık yüzde 80'imiz- ikinci kategoriye girdiğini söylüyor. Bir tehlike anında çoğu insanın yapabildiği "sadece şaşkınlıktan afallayıp kalmak". "Muhakeme ve düşünme yeteneğimizin ciddi ölçüde azaldığını" fark ederiz. "Neredeyse otomatik ya da mekanik davranışlar sergiler, reflekslerimizle hareket ederiz." Terleriz. Zihnimiz ve duygularımız karmakarışık bir hal alır, hiçbir şey yapmak istemeyiz, adeta hissizleşiriz. Kalbimizin atışı hızlanır. "Algı daralması" yaşarız ya da görme yeteneğimiz azalır. Etrafımızdaki insanları neredeyse duymayız. Bu da normaldir -bir zararı olduğuğu söylenemez- ve bu durum zaten sonsuza dek böyle sürmeyecektir. Bu beyin ya da akıl kilitlenmesinden kurtulmanın yolu, şoku üzerinizden atıp ne yapmanız gerektiğine karar vermektir.
Son yüzde 10'luk grupta ise, bir tehlike anında kesinlikle yanında olmak istemeyeceğiniz insanlar var. Açıkçası, bu üçüncü gruptakiler, tehlike anında yapılmaması gereken her şeyi yaparlar. Uygun olmayan şekilde davranır ve genellikle istenenin tersi sonuçlara yol açarlar. Daha açık bir ifadeyle, kendilerini kaybeder ve davranışlarına, sözlerine hâkim olamazlar. Ve bir tehlikeyle karşı karşıya kalındığında bu gruptakiler genellikle hayatta kalmayı başaramaz.
Prof. Richard Wiseman, elinize sadece bir gazete tutuşturup sizden gazetenin sayfalarında kaç fotoğraf olduğunu saymanızı rica etmek yoluyla şanslı mı, yoksa şanssız mı olduğunuzu söyleyebiliyor. Kimileri bu işi birkaç saniyede bitirirken, bütün resimleri saymak için kimileri birkaç dakikaya ihtiyaç duyuyor. Ama bunun sebebi, bazı insanların diğerlerinden daha iyi sayı sayabilmesi değil. işin sırrı, Wiseman'in ikinci sayfaya 2,5 santimetrelik puntoyla yazdığı kocaman mesajda saklı: Saymayı bırakın! Bu gazetede 43 fotoğraf var.