ne dizimde kuvvet, ne cepimde para...
bilmiyorum niçin geldim buralara!
hava berbat... deniz ulur, gökyüzü ulur
hu soğukta iliğime işledi yağmur...
bakmayarak fırtınanın boğuk sesine
çöküverdim köprünün bir kanepesine...
deniz bazan susup bazan homurdanıyor;
üsküdar’da birkaç ışık sönüp yanıyor:
eşelenen kıvılcımlı bir mangal gibi...
gece sarmış etrafı bir siyah şal gibi...
kırbacını dalgaların vurup sırtına;
onları da kudurtuyor şimdi fırtına...
işte böyle yerler, gökler saçarken ölüm,
ben buraya nasıl geldim, onu düşündüm.