bence depresyon söze gelmesi güç bir şey. bir isteksizlik hali. istemeden girdiğin bir oyunda birilerinin senden bir şeyler beklemesi gibi. bazen çevrendekiler bir şey istiyor, bazen hayatın ta kendisi. en yalnız adamın bile tuvalete gitmesi gerekiyor mesela. bu zorunluluktan kaçışın olanaksız olduğunun farkına varılması insanı dans pistinde dans ederken "ulan biz bir grup insan toplanıp ne de acayip hareketler yapıyoruz" uyanması gibi. bu hal insana sevişme için bile "iki tenin birbirine sürtmesi" şeklinde yorumlar yapabilmesini sağlar.
depresyon, seviyesine bağlı olarak farklı derinliklerden sizi yakalar. çok pasif ve av konumunda olursunuz. yakalanmamayı ummaktan başka yapabilecek bir çareniz de yoktur. depresyon hali ile aşk hali de ilginç benzerlikler gösterir. depresyondaki adam ile aşık adam da bir noktaya kitlenir, ondan başkasını düşünemez olur. bu haliyle depresyon da aşkta olduğu gibi bir tutulma halidir. adeta tutulur ve çekilirsiniz.
ne de zor ama, yaşamak zorundayız! ne kendimizi ne çevremizi durdurabiliyoruz. hayat bize kendisine sürekli katılmamızı diretse de depresifler ısrarla bu teklifi reddederler. hatta teklifin varlığını reddederler.
üzerine nice şarkılar şiirler yazılabilir bu halin. ey koca depresyon... kimi için bağımlılık nesnesisin, kimi için alt edilmesi gereken en büyük düşman. peki ya benim için nesin?