bir seferimde kazdağları'nda ilerlerken yolun kenarında yerde kıvranan bir ayı gördüm. zavallı aynın pencesinden kan akıyordu. belli ki yaralanmıştı. hemen kamyonu sağa çektim. yanında gittim ayının. o'na yaklaştım. ayı da bana pençesini uzattı hemen. evet bir bira şişesi ayının pençesini parçalamıştı. o'na beklemesini söyleyerek hızla kamyona döndüm. ilk yardım çantasını aldım..yarasını bir güzel temizledikten sonra sıkıca sardım. az önce sergilediği huzursuz hareketler yerini sevinç hallerine bırakmıştı.. biraz oynaştıktan sonra doğal yaşam alanına ormana doğru yönlendirdim o'nu. ben de insanlık görevimi yapmış olmanın verdiği şevk ile kamyonumla yola koyuldum.
bu olaydan yaklaşık 3 ay sonra yine aynı bölgede kamyonum rampayı çıkamadı. kamyondan aşağıya inip ne yapacağımı kara kara düşünürken ormandan bir homurtu geldi. sesin geldiği yöne baktığımda bir ayı ile burun buruna geldim. onu hemen tanıdım. o 3 ay önce yardımına yetiştiğim aydan başkası değildi. o da beni tanımış olacak ki boynuma sarıldı. tabi ben de ona sıkı sıkı sarıldım. beni bırakıp ormanın içerisinde daldı bir kaç dakika sonra 5-6 arkadaşıyla beraber döndüler eve kamyonun arkasına geçtiler. benim ayı bana doğru " hadi kamyona bin el frenini indir" dercesine bir işaret yaptı. ben de öyle yaptım. ayı ve arkadaşları kamyonumu rampa sonuna kadar iteklediler. o dikiz aynasından baktım. hep beraber bana peçelerini salladılar ve ormanın içine girip gözden kayboldular.